Türkiye gerçekten çok enteresan bir dönemden geçiyor. Belki de tarihimizde hiç olmadığı kadar tuhaf, hiç olmadığı kadar sorgulanması gereken bir süreç yaşıyoruz. Bu enteresanlığın en yoğun hissedildiği alan ise sermaye piyasaları…
Borsa İstanbul akılla, mantıkla açıklanamayacak olaylara sahne oluyor.
Aylardır yabancı menşeli bir aracı kurum, adeta tek kale maç yapar gibi borsa üzerinde belirleyici oluyor. Alıyor, borsa yükseliyor; ertesi gün satıyor, borsa çakılıyor. Yatırımcıyı canından bezdiren bu tuhaf dalgalanmaya kimse ses çıkarmıyor. Neden bilinmez, kimse bu kurumun önüne geçmek istemiyor.
Bir başka örnek daha… Bir aracı kurum, kendi hisselerini alarak oluşturduğu fonla rekor yükselişlere imza atıyor. Üstelik bu yükselişin sistematik risk oluşturduğu bizzat Bakan tarafından, SPK Başkanı tarafından ifade edildi. Buna rağmen fon ve aracı kurum tüm hızıyla devam ediyor; SPK’dan ise hâlâ bir düzenleme yok.
Dahası, bu kurumun sahip ve yöneticileri devlet otoritesine meydan okurcasına açıklamalar yapmayı sürdürüyor. Kimsenin sesi çıkmıyor.
Bir başka tartışmalı konu: halka arzlar… Son dönemde garip, ucube şirketler peş peşe halka açılıyor. Borsada adeta bir GYO enflasyonu var. Her köşe başından yeni bir GYO fışkırıyor.
Geçen hafta yaşanan bir skandal ise bu tabloyu daha da ağırlaştırdı. İki yıl önce halka açılan bir otomobil kiralama şirketi, piyasadan 1,3 milyar TL para topladı. Ancak bugün hem topladığı parayı hem sermayesini tüketmiş durumda. Hisse günlerdir taban gidiyor, değer kaybı yüzde 90’a ulaşmış.
Sormazlar mı:
Bu halka arzı hangi uzman onayladı?
Hangi bilançoya göre “uygun” bulundu?
Ve en önemlisi, bu hisseyi “iskontolu” diye pazarlayan değerleme şirketi kim?
Biz biliyoruz. Ama o şirketin yüzde 90’lık düşüş karşısında en ufak vicdani rahatsızlık duyduğunu sanmıyorum.
SPK dün gece bülten yayınladı, cezalar açıklandı. Ancak dikkat çeken bir detay var:
Engin Cebeci adlı bir şahsa 15 milyon 770 bin TL ceza verilmiş.
Ne var ki bu kişinin hangi kurumda, hangi hissede manipülasyon yaptığı açıklanmamış.
Bugüne kadar SPK'nın bütün cezalarda hangi hissede manipülasyon yapıldığını açıkça yazdığını biliyoruz. Peki neden Engin Cebeci olayında bu bilgi özellikle gizlendi? Çalıştığı kurum çok mu önemli? Yoksa stratejik bir konum mu? Ulusal güvenlik meselesi mi?
İşte tam da bu sorular, SPK’ya olan güveni zedeliyor.
Aslında SPK’yı iyi bilen biri olarak şunu söylemeliyim: Kurum düzgün bir kurumdur. Başında düzgün bir insan vardır. Uzmanları, kurul üyeleri ellerinden geleni yapar. Ancak görünen o ki, siyasi baskılar giderek artıyor.
Artık iktidarın SPK üzerindeki etkisini çekmesi gerekiyor. Bu kurul daha bağımsız kararlar almak zorunda.
Kimse inkâr etmiyor: SPK bağımsız bir kurum. Ama siyasetin baskısını bilmeyen yok. Bunu görmek için sadece iki örneğe bakmak yeterli:
Bir aracı kuruma yönelik hâlâ hiçbir yaptırımın gelmemesi ve Engin Cebeci olayında detayların saklanması…
Engin Cebeci burada sembolik bir isim. Önemli olan şu:
Madem bu kişinin manipülasyon yaptığını söylüyorsunuz, o halde hangi hissede yaptığını neden gizliyorsunuz? Bugüne kadar binlerce kişiye ceza verdiniz, hepsinin detayını açıkça yazdınız. Bu dosya neden istisna?
İşte tüm bu sorular gösteriyor ki SPK çok zor bir sınavdan geçiyor.
Ve bu sınavın sonucu, sadece sermaye piyasalarının değil, yatırımcının adalete olan güveninin de kaderini belirleyecek.