İngiltere’nin Cambridge Üniversitesi’ne bağlı Fitzwilliam Müzesi’nde, Antik Mısır’a ait 4.000 yıllık bir mezar sunusu üzerinde keşfedilen eksiksiz bir el izi, arkeoloji dünyasında büyük bir heyecan oluşturdu.

“Ruh evi” adı verilen kil modelin tabanında bulunan bu el izi, MÖ 2055-1650 yıllarına tarihleniyor ve Antik Mısır’ın zanaatkâr yaşamına dair nadir bir bakış sundu.

Bilim insanları, bu keşfin, dönemin üretim teknikleri ve sosyal yapısı hakkında yeni bilgiler sağlayabileceğini ifade etti.

KEŞFİN ÖYKÜSÜ: BİR ZANAATKÂRIN DOKUNUŞU

Fitzwilliam Müzesi’nde, “Antik Mısır’da Üretim” adlı sergi için hazırlıklar sırasında ortaya çıkan el izi, müzenin kıdemli Mısırbilimcisi Dr. Helen Strudwick’in dikkatini çekti. Strudwick, “Daha önce tabut süslemelerinde veya ıslak vernikte parmak izlerine rastlamıştık, ancak bu kadar net ve eksiksiz bir el izi görmek gerçekten nadir. Bu iz, eseri yapan zanaatkârın o anki hareketini adeta donduruyor” dedi.

El izinin, ruh evinin atölyeden dışarı taşınırken, henüz ıslak olan kil üzerinde bırakıldığı düşünüldü.

Ruh evleri, Antik Mısır’da mezarlara yerleştirilen ve ölen kişinin ruhu için bir dinlenme yeri ya da sunu tepsisi olarak kullanılan küçük kil modeller. Bu yapılar, genellikle iki katlı olup sütunlar ve merdivesnlerle tasarlanıyordu.

Cambridge Üniversitesi’nden arkeolog Dr. Daniel Antoine, “Bu el izi, sadece bir zanaatkârın varlığını değil, aynı zamanda Antik Mısır’da seramik üretiminin nasıl gerçekleştiğine dair somut bir kanıt sundu. Kilin şekillendirilmesi ve pişirilmesi sürecinde, zanaatkârların elleriyle çalıştığı bu anı görmek, tarihle aramızdaki bağı güçlendiriyor” yorumunu yaptı.

BİLİMSEL ANALİZLER VE UZMAN GÖRÜŞLERİ

Keşif, yalnızca arkeolojik değil, aynı zamanda antropolojik açıdan da önem taşıyor. Londra Üniversitesi’nden Mısırbilim uzmanı Prof. John Baines, el izinin analiz edilmesiyle zanaatkârın yaşına ve fiziksel özelliklerine dair ipuçları elde edilebileceğini belirterek, “Bu tür bulgular, Antik Mısır toplumunda zanaatkârların statüsünü ve çalışma koşullarını anlamak için eşsiz bir fırsat sunuyor. El izinin boyutu ve derinliği, zanaatkârın gücünü ve hatta belki de sağlık durumunu yansıtabilir” dedi.

Araştırmacılar, ruh evinin Mısır’ın güneyinde, Luksor’a yaklaşık 280 kilometre mesafede bulunan Deir Rifa bölgesinden geldiğini belirtti. Bu bölge, Orta Krallık döneminde (MÖ 2055-1650) önemli bir yerleşim alanıydı. Ruh evlerinin, mezar çukurlarının üzerine yerleştirilerek ekonomik bir mezar şapeli alternatifi sunduğu düşünüldü.

Manchester Müzesi’nden Dr. Campbell Price, “Ruh evleri, hem sembolik hem de pratik bir işlev görüyordu. Ölen kişinin ruhu için bir yuva sağlarken, aynı zamanda maddi durumu daha sınırlı olan aileler için erişilebilir bir ritüel eşyasıydı” dedi.

ÜRETİM SÜRECİ VE ARKEOLOJİK BAĞLAM

Ruh evlerinin yapımı, ahşap çubuklardan oluşturulan bir iskeletin ıslak kil ile kaplanmasıyla gerçekleştiriliyordu.

Kil, yüksek sıcaklıkta pişirilirken ahşap iskelet yanıp yok oluyordu, böylece seramik yapı oluşuyordu.

El izinin, kil henüz kurumadan zanaatkâr tarafından taşınırken bırakıldığı tahmin ediliyor. Oxford Üniversitesi’nden arkeolog Prof. Barry Kemp, “Bu el izi, zanaatkârın işini bitirdikten sonra eseri kurutmak için atölyeden dışarı taşıdığı bir anı yakalıyor. Bu, Antik Mısır’da günlük yaşamın ve emeğin ne kadar titiz olduğunu gösteriyor” dedi.

Keşif, Antik Mısır’da seramik üretiminin yalnızca dini değil, aynı zamanda toplumsal bir işlev gördüğünü de ortaya koydu.

Dr. Strudwick, “Bu iz, eseri yapan kişinin varlığını somutlaştırıyor. Onun elleriyle şekillenen bir nesne, binlerce yıl sonra bize o zanaatkârın hikayesini anlatıyor” diyerek keşfin duygusal etkisini vurguladı.

GELECEK ARAŞTIRMALAR VE SERGİ

Fitzwilliam Müzesi, bu el izini 3 Ekim 2025’te açılacak “Antik Mısır’da Üretim” sergisinde ziyaretçilere sunmayı planladı.

Araştırmacılar, el izinin 3D tarama teknolojisiyle analiz edilerek daha fazla bilgi elde edilebileceğini umdu. Ayrıca, bu tür bulguların, Antik Mısır’daki zanaatkar topluluklarının sosyal ve ekonomik yapısını anlamak için yeni çalışmaların önünü açacağı düşünüldü.

Leiden Üniversitesi’nden Mısırbilimci Prof. Olaf Kaper, “Bu keşif, Antik Mısır’ın sadece firavunlar ve anıtlarla değil, sıradan insanların emeğiyle de şekillendiğini hatırlatıyor” dedi.

Bu keşif, Antik Mısır’ın sadece piramitler ve firavunlarla değil, aynı zamanda sıradan insanların emeğiyle şekillenen bir medeniyet olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

4.000 yıllık bu el izi, tarihin derinliklerinden gelen bir selam gibi, zanaatkârların hikayesini günümüze taşıyor.