Alzheimer hastalığı, beyin hücrelerini yavaş yavaş yok eden ve hafıza kaybı, kafa karışıklığı ile kişilik değişikliklerine yol açan ilerleyici bir nörodejeneratif bozukluk olarak, dünya genelinde milyonlarca insanı etkiledi.

Ulusal Yaşlanma Enstitüsü (NIA) verilerine göre, hastalığın semptomları genellikle 65 yaş üstünde belirginleşse de, erken evrelerde teşhis edilebilmesi, hastalığın seyrini önemli ölçüde değiştirebiliyor.

Nörolog Dr. Marilyn Albert, "Erken tanı, beyindeki plak ve yumak oluşumlarını tespit ederek, semptomların yavaşlatılması için kritik bir pencere açıyor" dedi. Bu yaklaşım, hastaların yaşam kalitesini uzatırken, bakım verenlerin yükünü de azaltıyor.

Son yıllarda yapılan araştırmalar, erken teşhisin semptomları yavaşlatmadaki rolünü netleştirdi.

Mayo Clinic'in tarihli bir incelemesinde, hafif bilişsel bozukluk (MCI) evresinde teşhis edilen hastaların, standart tedavilerle birlikte yaşam tarzı değişiklikleri uyguladıklarında, bilişsel gerilemenin %20-30 oranında geciktiği belirtildi. Bu, beta-amiloid plaklarının ve tau protein yumaklarının erken tespitiyle mümkün oldu.

Örneğin, Alzheimer Hastalığı Nörogörüntüleme Girişimi (ADNI) veritabanı üzerine kurulu bir çalışma, yapısal MRI ve makine öğrenimi algoritmalarını kullanarak, erken Alzheimer'ı %90'ın üzerinde doğrulukla teşhis edebildi.

Araştırmayı yöneten Mayo Clinic'ten bir nöroloji uzmanı Dr. Clifford Jack, "Bu yöntemler, hastalığın biyolojik işaretlerini semptomlar ortaya çıkmadan yakalayarak, tedaviye başlama şansını artırıyor" şeklinde konuştu.

Yabancı uzmanlar da bu bulguları destekledi. İngiltere'deki Alzheimer's Society danışmanı Prof. Jonathan Schott, Londra Üniversitesi Koleji'nden, "Erken tanı, lecanemab ve donanemab gibi yeni ilaçların etkinliğini maksimize ediyor; bu ilaçlar, erken evrede kullanıldığında bilişsel düşüşü %27'ye varan oranda yavaşlatıyor" dedi.

Schott'un yayımlanan bir makalesinde, kan bazlı biyobelirteçlerin (örneğin fosfo-tau217) rutin klinik kullanıma girmesiyle, teşhisin daha erişilebilir hale geleceği vurgulandı.

Benzer şekilde, İspanya'daki Sant Pau Bellek Ünitesi Direktörü Dr. Juan Fortea, The Lancet Neurology'de yayımlanan araştırmasında, APOE ε4 gen varyantı taşıyan bireylerin 65 yaşına kadar beyin değişikliklerinin erken izlenmesinin, semptom yavaşlatma stratejilerini güçlendirdiğini belirtti. Fortea, "Genetik risk faktörlerini erken saptamak, kişiselleştirilmiş müdahaleleri mümkün kılıyor ve hastalığın ilerlemesini yıllarca erteleyebiliyor" dedi.

Bilimsel çalışmalar, erken tanının sadece tıbbi tedavilerle sınırlı olmadığını gösterdi. NIA destekli bir kohort çalışmasında, fiziksel aktivite, kardiyovasküler tedaviler ve bilişsel eğitim gibi non-farmakolojik yaklaşımların, erken teşhis edilen hastalarda semptomları birkaç yıl geciktirdiği ortaya kondu.

Cleveland Clinic'ten Dr. Ardeshir Hashmi, "Alzheimer'da erken tanı, hastaların bağımsızlıklarını korurken, ekonomik yükü de azaltıyor; ABD'de erken müdahale ile 7 trilyon dolarlık tasarruf sağlanabilir" diye ekledi. Ancak, teşhis engelleri hala mevcut: Zaman kısıtlamaları, semptomların yaşlanma ile karıştırılması ve biyobelirteç testlerinin standartlaşması gibi sorunlar, erken tespiti zorlaştırdı.

Uzmanlar, bu engelleri aşmak için kan testleri ve yapay zeka destekli görüntüleme gibi yenilikçi araçların yaygınlaştırılmasını önerdi.

Alzheimer hastalığında erken tanı, semptom yavaşlatma için vazgeçilmez bir adım olarak öne çıktı.

Dr. Albert, "Hastalığın biyolojisini erken anlamak, hastalar ve aileleri için umut dolu bir gelecek çiziyor" dedi.