Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU

Sadi SOMUNCUOĞLU

Andımız nedir, ne değildir?

Başlıktaki sualin cevabı için "Türk" kavramından ne anlaşıldığına bakmamız gerekir. Bunun uzun bir hikayesi var. Tarih bize, Türklerin milat öncesi asırlarda milletleştiğini söylüyor. Mete Kağan düzenli orduyu M.Ö. 209'da kurdu. Geçen yıl Kara Kuvvetlerimiz, 2228'inci kuruluş yıldönümünü kutladı. Türk ismi ilk defa, M.Ö. 1328 yılında Çin kaynaklarında görüldü. Bilge Kağan 8. asırda Orkun Yazıtlarında "Gök Tengri…Türk milleti yok olmasın diye, millet olsun diye…" vurguladı. Batı "milleti", 18. asırda (1789) Fransız ihtilaliyle tanıdı. Latinceden başka yazı dili yoktu. Osmanlıya gelince geleneğe göre devlete "Osmanlı, Devleti Aliye veya Osmanlı" dedi. Ama bütün dünya, Türkiye ve Türkler demeye devam etti. Sonra adımız "Türkiye Cumhuriyeti" oldu. Büyük düşünürümüz Ziya Gökalp bu ismi; "Devletimizin adı Türkiye Cumhuriyeti, Milletimizin adı Türk, Dinimizin adı İslam" şeklinde ifade etti. Bu millete etnisite demek, inkarcılık ve ırkçılık değil mi, hangi ahlaka sığar?
Dünya düzeninde millet ve etnisite
1945'te Birleşmiş Milletler (BM) Teşkilatı kuruldu. Adından da anlaşıldığı gibi, milletler bir araya gelerek "millet" esasına dayalı dünya düzeninin kurallarını belirledi. Bu çerçevede Avrupa Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve uluslararası yüze yakın sözleşme devreye girdi. Sözleşmelerin hiçbirinde etnisite adı geçmez. Zira milletin terkibinde zaten vardı. Dünyanın bu gerçeğine karşı emperyalist devletler "özgürleştirme ve bağımsızlaştırma" adı altında etnikleştirme stratejisini sistemleştirdi. Ülkemizi parçalamanın tarihi adı "Haçlı seferleri" idi, 2004'den itibaren Erdoğan'ın eş başkanı olduğu BOP oldu. BOP, ülkelerden devşirilenleri eğitti, örgütledi, şartlandırdı, silahlandırıp kendi ülkelerine terör saldırısını başlattı. Son 50 yılda milyonlar can ve kan kaybetti, milyonlar korkunç tecavüz ve işkence gördü, milyonlar göç ederken öldü ve sefalet içinde yaşıyorlar. Milyarlarca kaynak tüketildi. Ülkelerin kamu düzeni ve ekonomileri bozuldu. Allah bilir daha neler mahvoldu? Adeta Üçüncü Dünya Savaşı yaşandı ve devam ediyor.
Gelinen noktada PKK, türevleri ve diğer terör örgütleri hiçbir şey kazanmadı. Beklenti seraptır. Geriye, vahşet tablosunun vebali ile ateşe attığı insanların günahı kaldı. Az mı? Emperyalistler, ABD, AB, İsrail ve yandaşları can-kan kaybetmedi; ölüm saçtı, ama çok şey kazandı (!) Şimdi kim, kime, ne pahasına hizmet etmiş, anlaşıldı mı? Ülkemizde 20'den fazla dinci ve Marksist-Leninist terör örgütü de işlediği cinayetlerden sonra, tarihin mezarlığına gitti.
Avrupa'da da sonuç aynıydı. İspanya'da; 1959'da kurulan Bask, 2011'de tasfiye edildi. Demokratik mücadelesi yapan Katalonya, referandumda yüzde 98 oy aldığını açıkladı. Ancak, İspanya devleti ve AB hayır dedi, "bağımsızlık" hevesleri bitti. İngiltere'de 1916'da kurulan IRA, çeşitli safhalardan geçti 1994'de ateşkes ilan etti. 2005'te silah bıraktı, bitti.
Özetle etnik terörün sonucu hüsran olmuştur.

Türk siyasetinde etnisite vurgusu
"Güneydoğu Sorunu" olarak adlandırılan sorun, aslında bir "Kürt Sorunu" dur... Sorun gerçekte ulusal bir sorundur… Kürt ulusal kimliğinin tanınması … bütün bu hakların Türkiye'de yaşayan diğer halklara da Laz, Çerkez, Gürcü, Arap vs.- tanınması … anadilinde eğitim-öğretim yapabilmesini savunmak… Kemalist Devletin geleneksel zora ve silaha başvurma yöntemi iflas etmiştir."

(İşte o Kürt Raporu, Erdoğan, 20 Ekim 1991 seçimlerinden sonra Erbakan'a verdiği rapor.)
"Şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nde 27 etnik grup yaşamakta. Bu 27 etnik, grubun da varlıklarının tanınması gerekmektedir. 'Türkiye Türklerindir' gibi tezler yanlıştır. Türkiye, Türkiye'de yaşayan herkesindir." (Erdoğan, 2. Cumhuriyet Tartışmaları s:422)
"Kürt Sorununun" çözümü için; Anayasada nötr vatandaşlık tanımı yapılacak. Türkiye vatandaşı denilecek. Türk ismine de Kürt ismine de yer verilmeyecek." (terörist başı ile Devlet heyetinin İmralı mutabakatı)," (8 Ocak 2013 Milliyet gzt. Eyüp Can, TBMM üyelerine açık mektup, Sadi Somuncuoğlu)
İktidarın 2006'dan itibaren PKK'ya tavır almasına ve Erdoğan'ın değişen söylemlerine bakarak, eski tutumundan vazgeçtiği algısı yarattı. Temenni ederiz, ama öyle mi? Rabia işaretinde ısrar edilmesi ve 1933'ten beri "Türk'üm" diye başlayan Andımızın, "Bu ülkede Türk olmayanlar da var" iddiasıyla yasaklanması, eski anlayışın tezahürü değilse ne olabilir? Erdoğan; rabia hareketinin İhvan lideri Mursi ve Esma ile ilgili olduğunu söyledi. Gaziantep'te ise "Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet" dedi. Sonra da özetle, "Tek millet deyince ha, Türk Milleti diyene de, Kürt milleti diyene de hayır; bütün grupları kast ettim. Birlik vatandaşlıkla sağlanacaktır. Yani "tekler, tek" değilmiş! Erdoğan 23 Mart 2021 AKP kongresinde, sanki birilerine mesaj verir gibi, ısrarla rabia işareti yaptı. Dünyanın hiçbir ülkesinde devlet adamları, kendi milletine "etnisite" demez, milletiyle kaynaşmış insanlar için böyle konuşmaz.
Sonuç: "Millet" dünya gerçeği ve bölünmezliktir. "Etnik egemenlik" ise ırkçılık, terör ve emperyalizm tuzağıdır.
Andımız, nesillerimizin millî bilinçle ve Türk'ün hasletlerine göre yetişmesini telkin eden harika bir yemin, aynı zamanda insani ve masum bir metindir. Türkiye ve KKTC'de ilköğretim öğrencileri her sabah okumaktadır. Bu vatanın egemeni Türk Milletidir. Osmanlı'da, Selçuklu'da böyleydi, bundan sonra da böyle olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları