İstanbul’un 6,2 büyüklüğündeki depremle sarsılması ve Sazlıdere’deki çalışmaların hızlanması, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “çılgın proje” olarak tanıttığı Kanal İstanbul’u yeniden tartışmaya açtı.

Cumhuriyet’ten Şeyda Öztürk’ün haberine göre uzmanlar, projenin deprem riskini artıracağını, su kaynaklarını tehlikeye atacağını ve İstanbul’u afet anında ulaşılmaz bir ada haline getireceğini vurguluyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yayımladığı “Kanal İstanbul-Çok Disiplinli Bilimsel Değerlendirme” kitabı, Ocak 2020’de onaylanan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunun eksikliklerini ortaya koyarak projeye karşı bilimsel bir manifesto niteliği taşıyor.

1200px-istanbul-canal-map-turkis.jpg

“CAN KAYBI DRAMATİK BOYUTLARA ULAŞACAK”

Bilim Akademisi Kurucu Üyesi ve yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür, Kanal İstanbul’un deprem riskini artıracağına dair çarpıcı uyarılarda bulundu. Görür, özellikle Küçükçekmece Gölü ile Marmara Denizi arasındaki bölgenin yüksek sıvılaşma riski taşıdığını belirtti. “Olası bir depremde bu çökeller sıvı gibi davranarak Kanal İstanbul ve çevresindeki yapılarda çökme, oturma ve dönme gibi hasarlara yol açacak.” diyen Görür, bölgedeki heyelan riskine de dikkat çekti. “Büyükçekmece ve Küçükçekmece gölleri arasında yoğun heyelan zonları var. Bu alanlar deprem olmadan bile hareket halinde. Beklenen Marmara depremi, kıta sahanlığındaki fayları ve karadaki heyelan zonlarını tetikleyecek.” dedi.

Görür, Kanal İstanbul’un İstanbul’u bir ada haline getireceğini ve afet yönetimini imkânsız kılacağını vurguladı: “Proje, yapı ve nüfus yoğunluğunu artırarak deprem riskini katlayacak. Depremde köprü ve tüneller hasar görürse, Trakya ya da Anadolu’ya ulaşım kesilecek. Acil müdahale yapılamayacak ve can kaybı dramatik boyutlara ulaşacak.”

ÇED RAPORU EKSİK

İBB Bilim Kurulu üyesi deprembilimci Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, ÇED raporunun yetersizliklerini eleştirdi. Raporda, deprem veya tsunami durumunda “kanalın kapatılması” dışında hiçbir önleme yer verilmediğini belirten Eyidoğan, “Kanal İstanbul’un 2019’daki tahmini maliyeti 75 milyar TL. Bu kaynak, İstanbul’un deprem riskini azaltmak için kullanılmalı. İstanbul’un önceliği çılgın projeler değil, depreme dayanıklı bir kenttir.” dedi.

TÜBA ve Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Derin Orhon ise Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, projenin İstanbul’a zarar vereceğini savundu. “Kanal İstanbul’un hiçbir faydası yok, aksine büyük riskler taşıyor.” diyen Orhon, Sazlıdere Barajı çevresindeki TOKİ konutlarının su toplama havzasını tehdit ettiğini belirtti. “Bu bölgedeki nüfus artışı, su talebini artıracak. İstanbul’un ne nüfus artışına ne de su kaynaklarının kaybına tahammülü var. Su havzalarını yok eden bir proje kabul edilemez.” diye konuştu.

SAZLIDERE’DE ÇALIŞMALAR HIZLANDI

Kanal İstanbul projesine karşı çok sayıda dava açılmış olsa da, Sazlıdere Barajı çevresinde inşaat faaliyetleri hız kazandı. İstanbul’un önemli su havzalarından biri olan bölgede TOKİ konutlarının yükselmesi, çevre ve su kaynakları üzerindeki baskıyı artırıyor. Uzmanlar, 17 farklı alanda 29 bilim insanının katkısıyla hazırlanan İBB raporunun, projenin çevresel ve depremsel risklerini ortaya koyan en kapsamlı çalışma olduğunu vurguluyor.