Ortadoğu halkları yüzyıllardır aynı göğün altında, aynı toprakların kardeşi olarak yaşadı.
Farklı inançlar, farklı diller ve bayraklar; ama aynı toprağın evlatlarıydı hepsi.
Bunu en çarpıcı biçimde tarih bize şöyle anlatır:

> Yahudilerin Babil Sürgünü'nden dönüşünü sağlayan, bir İran (Fars) kralıydı — Büyük Kiros.
O kral, Kudüs’ün yıkılan tapınağının yeniden inşa edilmesine izin vererek, Yahudi halkına yeniden bir yurt ve ibadet özgürlüğü sundu.

Bugün düşman gösterilen bu iki kadim halkın (İran ve Yahudi toplumu), geçmişte birbiriyle barış içinde nasıl var olabildiğini görmek, bizi bugünkü felaketlerin eşiğinde bir an durup düşünmeye zorluyor.

1. İran'ın İntihar Kültürü – Bir Fedai Devletin Ruhu

İran’ın savaş kodları sıradan değildir. Hasan Sabbah’tan bugüne uzanan bir çizgide, İran zihniyeti şunu öğretmiştir:

> “Eğer düşmanı yok edemiyorsan, onunla birlikte öl. Ve bu bir yenilgi değil, şehadettir.”

Bu anlayış sadece askeri değil; kültürel, metafizik ve siyasal bir doktrindir.
İran düşerse bile, düşerken karşısındakini de yıkmaya hazırdır.
Ve bu, İsrail gibi kırılgan bir coğrafyada geri dönülmez yıkımlar doğurabilir.

2. İsrail’in Hesap Hatası – Küçük Bir Devlet, Büyük Bir Kehanete Esir

İsrail devleti bugün bir hayal uğruna gerçeklikten uzaklaşmış durumda:
Arz-ı Mev’ud.

Bu kavram, bir dini motivasyon olmanın ötesinde, halkı büyüleyen bir rüyadır.
Ama bu rüya uğruna:

Stratejik akıl devre dışı bırakılıyor,

Halk korkuyla besleniyor,

Ve Netanyahu gibi liderler, bu kehaneti siyasi silah gibi kullanıyor.

Ancak İsrail, küçük bir toprak, sınırlı nüfus ve kırılgan altyapıyla İran gibi bir ülkeyi köşeye sıkıştırırsa, karşılığında sadece roket değil, tarihî bir öfke bulur.

3. ABD Ne Yapmalı?

ABD, Ortadoğu’da barışı sağlamak istiyorsa artık Netanyahu’yu değil, barışçıl bir Yahudi liderliği desteklemelidir.
Çünkü Yahudi karakteri, tarih boyunca:

Bilimle,

Sanatla,

Ticaretle,

Ahlak felsefesiyle öne çıkmıştır.

Ama şimdi İsrail yönetimi, Yahudi halkının özünü bozan bir militer kabusa sürüklenmektedir.
ABD bunu görmeli ve Netanyahu’yu pasifize etmelidir.

4. İran’ın Çin ve Rusya’ya Enerji Kılıcı Çekmesi

İran, köşeye sıkıştığında yalnız kalmaz.
Petrolünü ve doğalgazını:

Çin’e ipotek ederse,

Rusya’ya kanalize ederse,

Ortadoğu savaşı bir anda Avrasya güç çatışmasına dönüşür.
Bu, Batı için stratejik felaket anlamına gelir.
Enerji rotaları çatışma haline gelirken, diplomasi toprak altına gömülür.

Son Söz: Ortadoğu'nun Kadim Halklarına Çağrı

Bu bir uyarıdır.
Dedikodu değil, tarafgirlik değil —
Barış adına bir alarm çağrısıdır.

İsrail, halkını daha fazla bir kehanetin kurbanı yapmamalı,
İran, intihara sürüklenmemeli,
ABD, jeopolitik satranç yerine, insani diplomasi kurmalıdır.

Ve en önemlisi:

> Ortadoğu’nun kadim halkları; Araplar, Persler, Yahudiler, Kürtler ve Türkler…
Birbirinin düşmanı değil, kader ortağıdır.
Kapitalizmin ve emperyalizmin savaş oyunlarına alet olmak, onları tarih sahnesinden siler.

Artık savaşan değil, konuşan bir Ortadoğu’nun zamanı gelmiştir.