Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Birbirine benzeyen 'dejavu' görüntüler

Sözüm ona küreselleşiyoruz ya, artık dünyanın herhangi bir yerindeki bir fotoğraf bir başka yerindekine çok fazla benzemeye başladı.

Bir bakıyorsunuz sokaklar fena halde karışmış; güvenlik kuvvetleri 'gaz bombası' atıp, 'cop' sallıyor; bir yandan TOMA araçları ile 'tazyikli su' püskürtülürken, öte yandan 'tekme tokat' taarruza geçiyor.

Bütün bunlar olup biterken, ülkenin en tepesinde oturan zat üç beş 'akıldane' gazeteciyi karşısına almış 'gündemi' yorumluyor; 'dünyanın' geldiği nihai noktayı, 'yapılmış' olanları ve 'yapılması' gerekenleri uzun uzun anlatıyor.

Nasıl da tanıdık bir görüntü değil mi?

Yo yoo, hemen ilk aklınıza geleni geçin; zira Orta Doğu Sultanı'nı ve dahi BOP Eşbaşkanı'nı anlatmıyoruz.

Yukardaki kesit tamamen Brezilya'dan.

Ne zaman ki küresel efendiler perde arkasından idare ettikleri bir takım operasyonlar ile 'entegrasyona' tabi tuttukları ülkelerin iç işlerine burunlarını sokmaya başladılar, işte o gün bugündür, hep 'tanıdık fotoğraflar' ile karşı karşıya geliyoruz.

Hani tıpkı "dejavu" dedikleri; bir olayı 'daha önce yaşamış' gibi hissetme durumu.

Kendi kendimize deriz ya "Yahu ben bu şeyi bir yerden hatırlıyorum"; işte o misal.

Beyaz ekranın başına kurulun; uluslararası planda yayın yapan rastgele bir kanalı açın; yeryüzündeki gelişmelerin birbirleri ile 'ne denli benzerlikler gösterdiğine' şaşırıp kalacaksınız.

+   +   +

Dışarı ile yaşanan bu benzerlikler, ne tesadüftür ki içeride daha da şaşkınlık verici.

Çok fazla değil; şöyle bir on yıl öncesine gidin; 'gazete nüshalarını' ve 'televizyon yayınlarını' gözünüzün önünde canlandırın.

Bavul bavul belgeler, basına sızdırılan kasetler, 'adı gizli', 'kendi kallavi' bir takım yetkililerden kotarılan bilgiler.

Bir 'değişim/dönüşüm' masalına zemin hazırlamak için adeta 'senaryo çalışma grupları' kurulmuş; 'en mahrem odalar' tarumar edilmiş; kişilerin 'kullandıkları ilaçlara' varıncaya kadar bütün sırlar orta yere saçılmış.

Her sabah bir şaşkınlık içerisinde uyanıyor toplum; kafalarda hep aynı endişe,  "Arkadaş neler oluyor, kim, neden ve niçin -birçoğu aslı astarı olmayan- bu bilgileri sızdırıyor" sorusu soruluyor.

'İki satırlık adresi' aklında tutamadığı halde kurmay olmuş subayların panik içerisinde 'pusulayı yutmalarından' tutun da 'bir kullanımlık' ve işi bitmiş askeri malzemelerin "darbeye hazırlık" kanıtı olarak sunulmasına kadar.

'Doğrular' ile yanlışların, 'gerçekler' ile yalanların havada uçuştuğu ve 'şaibeli hukuksal sonuçlar' ile noktalanan bir süreç.

'Dünden' söz ediyoruz değil mi?

Ama hiç de öyle değilmiş gibi.

+   +   +

Bugünlerde yine bir takım belgeler, 'yaş' mı yoksa 'kuru' mu olduğu tartışmalı imzalar uçuşup durmaya başladı; belli ki daha çok uçuşacak.

Teşbihte hata olmaz; tıpkı kumar masasında 'kartların açılması' misali; loş ışıklı dekorlar arasında herkes birbirine 'rest' çekiyor, herkes 'blöf' yapıyor, herkes 'kendinin haklı olduğunu' öne sürüyor.

Acaba gerçekten öyle mi, herkes haklı mı, kimileri haksız mı, yoksa aslında bir açıdan herkes mi haksız?

Bu sorulara cevap bulmanın da bizleri bir arpa boyu ileri taşıyacağına inanmıyoruz.

Kimse kendini kandırmasın; dengeleri tamamen değiştirebilecek bir takım 'geniş çaplı' operasyonlarda aktörlerin 'bir takım kaynaklardan' beslenmemeleri, en azından 'yönlendirilmemeleri' hiç de aklın ve mantığın alacağı iş midir?

Elden ele dolaşıp duran ve kimi 'gerçeği', kimi 'bilgi kirliliğini' hedefleyen belgelerin 'kaynağı' ve dahi 'sızdırılma şekli' tabii ki her zaman bir takım kuşkuları beraberinde getirecektir.

İşte bu noktada kamuoyunu ilgilendiren, kişilerin ve kurumların böylesi 'puslu havalarda' aldıkları durumdur.

Kim 'dün' ne demiş, nasıl davranmış, ne yapmıştır ve 'bugünkü tavrı' nicedir?

Gerisi Brezilya dizisi, kahve falı, nine masalı kadar bile önem arz etmiyor.

+   +   +

Bugün yaşananlar acaba dünün diyeti midir?

Nerede sonlanacağı ve vatandaşın hakikati belki de yıllar sonra görebileceği bir süreci, 'küresel süreçten' ayrı düşünmek mümkün müdür?

Ama 'ileri demokrasi' ile yönetilen 'az gelişmiş' ülkelerde herkes kendi eylemine bir keramet atfettiği için "Eğitime devam" demekten başka çare kalmıyor.

Yazarın Diğer Yazıları