Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Çin Sarayı, yeni bir Kür Şad mı bekliyor?

Büyük gece gelip çattı:

Kür Şad, yapılacak saldırışın bütün inceliklerini tasarlayıp son buyruklarını verdikten sonra konçoyunun yanına geldi.

- “Konçoy! Bu gece budunu kurtarmak için kanlı bir iş yapacağız. Ölürsem bildiğin gibi yap” dedi.

Yanaklarından öptükten sonra çocuklarını çağırdı; son bir kez sarılıp kucakladı.

Evinden dışarı çıktığı zaman yüzüne çarpan serinlikte başını göğe doğru kaldırdı.

Bulutlar umulmadık bir hızla koşuyor, rüzgâr beklenmedik bir sertlikle esiyordu.

Kaşları çatılan Kür Şad, çabuk adımlarla yürüyerek sarayın ahırlarına doğru yöneldi.

Ahırlardan iki yüz adım kadar ilerideki yarım kalmış duvardan bakınca Çin kağanının her gece geçtiği yolu görmek mümkündü.

Kür Şad vaktin geldiğini hesaplamıştı; arkadaşlarını adlarıyla çağırarak yoklamağa başladı:

- “Binbaşı Bögü Alp!”

- “Buyur!”

- “Yüzbaşı Yamtar!”

- “Buyur!”

- “Onbaşı Gök Börü!”

- “Buyur!”

- “Kara Ozan!”

- “Buyur!”

Tarihin kırk meçhul kahramanı, yaylarını germiş oldukları halde karanlıkta sessiz adımlarla yürümeye başladı.

(Bozkurtların Ölümü, Hüseyin Nihal Atsız)

* * *

Doğu Göktürk Devleti hükümdarı Çuluk Kağan, 621 yılında Çin asıllı eşi İçing Katun tarafından zehirlenerek öldürüldü.

Yerine geçen kardeşi Kara Kağan, dul kalan yengesi İçing Hatun ile evlendi.

Zayıf karakterli bir şahsiyet olan Kara Kağan, eşinin ve kardeşi Şen-king’in Ötüken elinde yaşayan ‘Çinli azınlığı’ el altından örgütlemesine karşı seyirci kaldı.

Üst üste gelen soğuklar ve kıtlık yılları Türk illerinde büyük zararlar meydana getirdi.

Bu durumdan faydalanan Çinliler, kuzeye, Türk ülkelerine büyük bir ordu gönderdiler.

Göktürk Devleti yenilerek yıkıldı.

Başta Kara Kağan olmak üzere esir düşen yüz binlerce Türk, Çin’in başkenti Siganfu’ya sürüldü ve kalabalık Çinli nüfus ile ‘iç içe yaşamaya’ mecbur edildi.

Türkler, gün geldi ‘kimliklerini’ kaybedip yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.

Çuluk Kağan’ın küçük oğlu Kür Şad, esaretin onuncu yılında, yani 639 senesinde ‘kırk çerisi’ ile birlikte ‘ihtilal’ yapmaya karar verdi.

İhtilal komitesinin planı şöyleydi:

Önce İmparator Li Şih-Min gece sarayından çıktıktan sonra kaçırılacak; ardından Çin sarayında esir bulunan ‘Türk ileri gelenleri’ ve Çin boyunduruğu altındaki ‘Türk toprakları’ ile değiş tokuş edilecekti.

Ancak o gece büyük bir fırtına patlak verince İmparator sarayından dışarı çıkmadı.

İhtilalin duyulması ihtimalinden çekinen Kür Şad, ani bir kararla Çin Sarayı’nı bastı.

Meçhul kahramanların okları ve kılıçları, ‘yıldırımlar’ gibi yağıyor ve değdikleri her yerden ‘sütunlar’ halinde kan boşanıyordu.

Ancak Çin İmparatoru’nun hassa kuvvetleri yerden ‘mantar’ bitercesine çoğalıyor, bir ölü muhafızın yerini on kişi alıyordu.

İmparatoru ele geçirip kaçıramayacağını anlayan Kür Şad, sağ kalan arkadaşları ile at binip Vey Irmağı’na doğru yöneldi.

Selin ırmak üzerinde bulunan köprüyü sürüklemesi yüzünden karşıya geçemeyen Kür Şad, arkadan ‘çekirge sürüsü’ gibi gelen Çinliler ile ‘uçmağa’ varıncaya kadar vuruşmaya devam etti.

Kür Şad ve kırk arkadaşının ölümü, Türklüğün ‘yeniden dirilişi’ için bir kıvılcım oldu.

682 senesinde ‘kurt başlı’ sancağı yeniden kaldıran İlteriş Kağan, İkinci Göktürk Devleti’ni ilan etti.

* * *

Delinse yer çökse gök, yansa kül olsa dört yan

Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.

Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan

Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz!

Bu türkü hâlâ göklerde çınlıyor.

Kür Şad ve kırk kahramanı, şimdi ‘istiklali uğruna’ baş verdikleri Doğu Türkistan topraklarında ‘gök bayrağın’ yeniden yükseleceği umudu ile ufukları gözlüyor.

‘Kurt soylu’ isyan, asla durdurulamaz.

Gün gelecek, Urumçi’de, Kaşgar’da, Aksu’da, İli’de dökülen her damla kan, yere düşen her baş, Vey Irmağı’nın kenarında Türklüğün bir kez daha ‘yeniden dirilişine’ tanıklık edecek.

Gün gelecek ‘gök bayrak’ zincirlerinden kurtulup yeniden ‘hürriyete’ kanat çırpacak.

Esaret altında ‘yok olmaya’ mahkum edilen Uygur Türklüğü, kendilerini ‘kızıl asimilasyondan’ kurtarmak üzere ‘kırk çerisi’ ile birlikte ansızın bir gece Çin Sarayı’nı basıp, huzur içerisinde oturdukları gökdelenleri faşist Çin zalimlerinin başlarına yıkacak yeni bir Kür Şad bekliyor.

Kürşad’ın narasıyla indik Tanrı dağından

Ruhumuzu kandırdık Orhun’un kaynağından

Bu kaynaktan içenin yürekleri tunç olur

Türke kefen biçenin ölümü korkunç olur.

Yazarın Diğer Yazıları