Davutoğlu’nun itirafları!
Bugün bu köşede Başbakan Erdoğan’ın Reyhanlı ziyaretini anlatacaktık. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun itirafları Reyhanlı ziyaretini gölgede bıraktı.
Suriye’den Sorumlu Devlet Bakanı görüntüsü veren Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun itiraflarını geliniz birlikte değerlendirelim.
“10 ay uğraştık. Son gidişimde (8 Ağustos 2011) büyük risk alarak gittim. O fotoğraf karesini hatırlarsanız yüzüne bakmadan konuştum. Çünkü oraya gittiğim saatlerde Humus’ta, Hama’da Sayın Başbakan’ın ve benim aleyhime sloganlar atılıyordu.”
İnsan sormadan edemiyor:
Sayın Davutoğlu, ne bekliyordunuz? Neticede o sloganları atanlar sizin silahlandırdığınız muhalifler tarafından canı yanan, çoluk çocuğu, annesi babası katledilen insanlardır. Gerek siz, gerek Başbakan Erdoğan kendisinden misafirperverlikten başka bir şey görmediğiniz halde hem AKP Grup toplantılarında, hem meydanlarda topladığınız kalabalıklar karşısında Esad’a ağız dolusu hakaretler etmediniz mi?
Davutoğlu devam ediyor:
“10 ay uğraştık. Son gidişimde (8 Ağustos 2011) büyük risk alarak gittim. O fotoğraf karesini hatırlarsanız yüzüne bakmadan konuştum. Reformları içeren 14 maddelik metni hemen bir hafta sonra açıklasın istedim. Mutabık kalınca Şam Büyükelçimiz Ömer Önhon’u çağırdım. O da yardımcısı Buteyna Şaban’ı. İkisine 14 maddeyi yazdırdık. O metin devletin arşivindedir.”
İnsan duyduklarına inanamıyor.
Bir ülkenin Dışişleri Bakanı başka bir ülkenin Devlet Başkanına, “Dikkat ederseniz yüzüne bakmadan konuştum” diyor. Bir ülkenin Dışişleri Bakanı başka bir ülkenin Devlet Başkanına neler yapması gerektiğini bir de yüzüne bakarak mı söyleyecekti? Yapılan abesle iştigalden başka nedir ki?
Davutoğlu, Esad’la yapılan görüşmede varılan mutabakat metninin devletin arşivinde olduğunu da söylüyor.
Kendilerine teşekkür ediyor ve önemli bir ricada bulunuyoruz: Şu devletin arşivine İsrail’in Mavi Marmara için dilediğini söylediğiniz “özür metnini” de bir koyuverseniz lütfen.
Çünkü İsrail, “Ben özür dilemedim, kendimi savundum” demeye devam ediyor.
Davutoğlu bu açıklamaları bir grup gazeteciye yapıyor. Ve açıklamalarında, Esad’a, “Şunu şunu yapar, seçime giderseniz Türkiye olarak sizi seçimlerde destekleriz” dediğini anlatıyor.
Evet, yanlış okumadınız, Davutoğlu, Türkiye’nin Suriye’deki seçimlerde “taraf olabileceğini” söylüyor ve “destek sözü” veriyor. Ve bunu açıklarken hiçbir sıkıntı duymuyor.
Acaba nasıl destek olacaklardı? Örtülü Ödenek’ten Esad’a ödeme mi yapacaklardı? Suriyeli seçmene kömür ve gıda paketi mi dağıtacaklardı?
Neresinden bakarsanız bakınız sapır sapır dökülen bir itiraflar manzumesi. Görüyoruz ki “stratejik sığlık” bile bu politikaların yanında “stratejik derinlik” sayılır.
Sen başka ülkelerin seçimlerine müdahil olursan başka ülkelerin de senin seçimlerine müdahil olmasını kabul ediyorsun demektir.
Sizlerin böyle bir kabulü içinize sindirdiğinizi “BOP Eş Başkanlığını” kabulle ortaya koyduğunuzu yalnız biz değil dünya âlem biliyor.
“Süpürmeyin, kullanın”ı ve “parmakla çağırılmaya” koşuşları da unutmadık.
Şimdi de tuttunuz, “Esad fena değil, suçlu annesi” demeye başladınız. Sayın Erdoğan, “200 devlet Esad’a karşı” diyor. Sizlerin de bu Esad karşıtı “200 devletten” haberiniz vardır. Demek ki sizlerle birlikte 200 devlet, 80’ini geçmiş bir ihtiyar kadına, Esad’ın annesine güç yetiremediniz öyle mi?
Demek ki Esad’a halkının desteği, 200 devlete iki yıldır diz çöktürecek kadar güçlü...
Hani halk Esad’ı istemiyordu?
Dökülüyorsunuz... Her sözünüz, her açıklamanız kendi başarısızlığınızı itiraftan başka bir şey değil amma siz bunun bile farkında değilsiniz.
Allah nasip ederse Sayın Erdoğan’ın Reyhanlı ziyaretini de yarın değerlendiririz.