Yıllardır obezite ve diyabet gibi fiziksel sağlık sorunlarıyla ilişkilendirilen gazlı ve şekerli içeceklerin, şimdi de akıl sağlığı üzerinde ciddi bir tehlike oluşturduğu bilimsel bir araştırma ile kanıtlandı.
Almanya'daki uzmanların gerçekleştirdiği ve prestijli JAMA Psychiatry dergisinde yayımlanan kapsamlı bir çalışma, gazlı içecek tüketimi ile depresyon arasında önemli bir bağlantı bulunduğunu ortaya koydu.
Araştırma, 18 ila 65 yaş arasındaki 405 majör depresif bozukluk (MDB) hastasını ve sağlıklı kontrol bireyini karşılaştırdı. Sonuçlara göre, gazlı içecekleri daha sık tüketen kadınların, depresyon teşhisi konma olasılığı belirgin şekilde daha yüksekti.
Uzmanlar, bu ilişkinin temelinde bağırsak mikrobiyotasında meydana gelen değişimlerin yer aldığına dikkat çekti.
BİLİMSEL MEKANİZMA ORTAYA ÇIKTI
Çalışmayı yürüten ekipte yer alan ve Frankfurt Üniversite Hastanesi'nden Dr. Sharmili Edwin Thanarajah, bulgulara ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Dr. Thanarajah, gazlı içecek tüketen kadınlarda, Eggerthella adı verilen bir bağırsak bakterisinin seviyesinde artış tespit edildiğini ifade etti. Bu bakterinin, vücutta iltihaplanma ile bağlantılı olduğu ve önemli bir mutluluk hormonu olan serotonin üretimini azaltabileceği belirtildi.
Dr. Thanarajah, "Bu bulgular, beslenmenin depresyon üzerindeki rolünün altını çiziyor ve bağırsak mikrobiyomunu (sindirim sistemimizdeki bakteri, virüs ve mantar topluluğu) kilit bir aracı olarak öne çıkarıyor" ifadelerini kullandı.
CİNSİYET FARKI DİKKAT ÇEKTİ
Araştırmada elde edilen çarpıcı bir sonuç da, gazlı içecek tüketimi ile Eggerthella seviyesi arasındaki bu anlamlı ilişkinin erkek katılımcılarda gözlemlenmemesi oldu.
Araştırmacılar, bu cinsiyete özgü etkilerin, hormonal farklılıklar veya diğer biyolojik mekanizmalar nedeniyle ortaya çıkmış olabileceğini düşündüklerini belirttiler ve bu durumun, gelecekteki önleme ve müdahale stratejilerinin kişiye özel olarak geliştirilmesi gerektiğini gösterdiğini vurguladı.
UZMANLARDAN KESİN UYARI
Konuyla ilgili görüş bildiren yabancı uzmanlar da, şeker ve yapay tatlandırıcıların bağırsak mikrobiyomuna zarar vererek iyi bakterileri azalttığı ve bağırsak bariyerini zayıflattığı konusunda uyardılar.
Dr. Thanarajah ve ekibi, elde edilen gözlemsel verilere dayanarak kesin bir neden-sonuç bağı kurulamasa da, bulguların artmış tüketimin değişen bağırsak mikrobiyom kompozisyonu yoluyla depresyonla ilişkili olduğu fikriyle uyumlu olduğunu kaydetti.
Araştırmacılar, depresif semptomları olan hastalar için rutin değerlendirmelerin yanı sıra beslenme danışmanlığının ve gazlı içecek alımını azaltmaya yönelik müdahalelerin tedaviye eklenmesi gerektiğini bildirdi. Ayrıca, bu tür içeceklerin pazarlanmasını sınırlayacak politikalara ihtiyaç duyulduğunu da savundu.