İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) yönelik soruşturmada 105'i tutuklu 402 şüpheli hakkında iddianame tamamlandı. Cumhurbaşkanı adayı İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun 2430 yıla kadar hapis isteniyor.

İmamoğlu'nun 19 Mart'ta gözaltına alınmasının ardından tutuksuz yargılanmasını isteyenler her akşam Saraçhane'de mitinglere katılıyor. Saraçhane’deki Aile Dayanışma Ağı buluşmasında konuşan Belma Saraç, 25 Ekim 2025’te Harbiye’de tiyatroya gitmek isterken tutuklanan kızı akademisyen Eda Saraç’ın yaşadıklarını anlattı. Belma Saraç, kızının başının demirlere nefessiz bıraktıklarını, dizlerini tekmelediklerini söyledi. "Bu bir vicdan sınavıdır" diyen anne "adalet" çağrısında bulundu.

Saraç'ın konuşması esnasında hemen yanında bulunan Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu gözyaşlarını tutamadı.

"Benim yaşadığım acı sadece benim değil bu ülkede adalete, bağımsız yargıya, anayasaya ve eşit yurttaşlığa inanan herkesin ortak acısıdır" diyen Belma Saraç, kızının tutuklanmasına sebep olan olayı şöyle anlattı:

“O gün 25 Ekim'de Muhsin Ertuğrul sahnesinde Down Sendromlu İngiliz Oyuncular Topluluğu'nun sergileyeceği orijinal Hamlet oyununu izlemek üzere çok heyecanlı bir şekilde Tuzla'daki evimizden çıktı. Çünkü uzun zamandır izlemek istiyordu bu oyunu ve biletini aylar öncesinden almıştı"

Muhsin Ertuğrul Sahnesi'ne ulaştığında yolların barikatlarla kapalı olduğunu ve kızının güvenlikten yardım istediğini ifade eden Saraç, Biletim ve kimliğim budur dedi. Ancak güvenlik kabul etmedi. İkinci kez rica etti. Gene ret cevabıyla karşılaştı. Daha sonra ufak bir tartışmadan sonra Eda biraz altta yer alan Harbiye Orduevi'nden acaba girebilir miyim diyerekten hızla oraya yöneldi ve tesise girdi” dedi.

'BAŞINI DEMİRLERE YASLADILAR DİZLERİNİ TEKMELEDİLER'

Kızı Eda Saraç'ın polis şiddetine uğradığını öne süren Belma Saraç “Kadın polis koruma Eda'nın üzerine atlayarak başını demirlere yaslayıp ağzını eliyle kapatıp nefessiz bırakarak ellerini ters kelepçe yaparak arabaya almadan önce dizlerini tekmeleyerek orantısız bir şiddet uyguladı” dedi.

Belma Saraç tutuklama sürecine ilişkin olarak da “Kelepçe ile bekletilen sevgili kızım önce Vatan Emniyeti'ne götürüldü. Orada bir gece mevcutlu olarak bekletildikten sonra ertesi gün Çağlayan Adliyesi'nde nöbetçi savcı tarafından ifadesi alınarak tutuklandı. Bu sırada saatler 14.18'i gösteriyordu. Ve benim için o sırada hayat durmuştu” ifadelerini kullandı.

"DİZ ALTI VE BİLEKLERİ MOSMORDU"

Saraç, kızını beş gün boyunca göremediklerini belirterek ilk açık görüşte yaşadıklarını “Olayın üzerinden 5 gün geçmesine rağmen bilekleri ve sağ diz altı mosmordu. Bir anne olarak o an yüreğimin sıkıştığını hissettim” diyerek dile getirdi.

'BİR TOPLUMUN SUSKUNLUĞUNUN SINAVIDIR'

Saraç, kızının tutuklanmasının toplumsal bir mesele olduğunu vurgulayarak “Kızım Eda Saraç'ın tutuklanması bir adli vaka değildir. Bu bir vicdan sınavıdır. Genç bir akademisyenin düşüncelerini ifade etmesiyle bir annenin feryadıyla bir toplumun suskunluğu arasındaki sınavdır. Bu sınavda kim susarsa adaletsizliği büyütecek. Kim konuşursa ses çıkarırsa o kadar ışık yayılacak karanlığa” dedi.

Eda Saraç’ın cezaevinden gönderdiği notlara dikkat çeken anne Saraç, kızının mesajını “Anne üzülme ben buradayım. Ama biliyorum ki dışarıda benim yerime binlerce insan adalet diye haykırıyor. Bu ülkenin hâlâ daha iyi kalpli insanları var.” sözleriyle aktardı.

Saraç, adalet ve eşitlik talebini yineleyerek şunları söyledi:

"Sevgili dostlar, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın ikinci bölümünü hepimiz biliyoruz. Temel hak ve hürriyetler bölümü. Bu bölümde kimseye işkence ve eziyet yapılamaz. Kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya ve muameleye tabi tutulamazlar. Herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir der. Basın hürdür sansür edilemez der. Herkes önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir der. Ve aile kutsaldır der.
Bizler Türkiye Cumhuriyeti'nin vergisini düzenli ödeyen işinde gücünde namuslu vatandaşları olarak tiyatroya giderken bir bariyeri eleştirmenin karşılığında orantısız bir şiddet görmek istemiyoruz.

Anayasanın temel maddelerine uyulmasını istiyoruz. Yalan tutanaklarla insanların geleceğinin karartılmamasını istiyoruz. Anneler ağlamasın. Vicdanlar kanamasın istiyoruz. Ayrıca kul hakkı almanın dinimizde en kabul görmeyen bir durum olduğunu da biliyoruz.

Herhangi bir suçla itham edilen her kişinin suçlu olduğu kanıtlanıncaya kadar masum kabul edildiğinin yasal bir ilke olduğunu ve bunun adına da masumiyet karinesi dendiğini de çok iyi biliyoruz. Bizim mücadelemiz kinle öfkeyle değil sabırla, intikamla değil hakikatle olacaktır. Ve biz anneler var oldukça adaletin sesi asla susmayacaktır.

Şiddetin her türlüsüne karşı olan kızım uğradığı şiddeti bedenen atlatabilecektir. Ancak peki ruhundaki yara nasıl iyileşecek? Bunu o şiddeti yapan kadın koruma polisine çok sormak isterdim"

Belma Saraç konuşmasını Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Memleket isterim yaşamak sevmek gibi gönülden olsun. Olursa bir şikayet ölümden olsun” dizeleriyle son verdi.