Gülüş Tasarımı adı altında yapılan uygulamaların, yüzdeki kaslar, çene kemikleri ve dişlerin birbiriyle olan karmaşık ilişkisi göz önüne alındığında, basit bir kozmetik işlemden çok daha fazlasını ifade ettiği bilimsel çalışmalarla kanıtlandı.
Uluslararası Estetik Diş Hekimliği Federasyonu (IFED) üyesi uzmanlar, başarılı bir sonuç elde etmek için dişlerin görünümünün tek başına yeterli olmadığını, bütünsel bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR FONKSİYONEL BOYUTU İŞARET ETTİ
Yapılan bilimsel incelemeler, gülüşün yüz kaslarının hareketlerinden doğduğunu ve bu kasların, dudakları, yanakları ve çene hareketlerini doğrudan etkilediğini gösterdi.
Araştırmalarda, zigomatik majör kaslarının gülümsemenin ana etkenleri olduğu ve bu kasların dudak köşelerindeki kas düğümlerine bağlandığı saptandı.
"Smile designing: A review" başlıklı makale gibi yayınlar, estetik bir makyajın asıl amacının, dişlerin, kasların, iskelet yapılarının ve çene eklemlerinin uyum içinde olduğu barışçıl ve stabil bir çiğneme sistemi geliştirmek olduğunu vurguladı.
New York Üniversitesi'nden (NYU) Doç. Dr. Jonathan B. Levine, gülüş tasarımının estetik ve fonksiyonun entegrasyonu üzerine yazdığı kitap ve makalelerde bu konunun altını çizdi.
Dr. Levine, sürecin, yalnızca dişlerin şekil ve rengine odaklanmak yerine, incizal kenar pozisyonu (kesici dişlerin ucu) ve diş eti hizası gibi kilit noktaların belirlenmesiyle başladığını ve tüm vakanın bu iki önemli referans noktasına göre şekillendirildiğini ifade etti. Bu yaklaşımın, uzun ömürlü ve sağlıklı sonuçlar için şart olduğunu belirtti.
ULUSLARARASI UZMANLARDAN ÇARPICI YORUMLAR
Diş hekimliğinin uluslararası arenadaki önemli isimlerinden, İtalya'da Protetik Diş Hekimliği alanında çalışmalar yürüten Prof. Dr. Simone Grandini de estetik ve fonksiyonun ayrılmazlığına dikkat çekti.
Prof. Grandini, hastaların beklentilerini karşılayan doğal sonuçlara ulaşmak için dijital diş hekimliği ve bütünsel tanı yöntemlerinin kullanılmasının şart olduğunu savundu.
İngiltere'de görev yapan restoratif diş hekimi Dr. Jason Smithson ise, her hastanın kendi yüz yapısına ve kas hareketlerine uygun, kişiselleştirilmiş bir gülüş planının zorunlu olduğunu belirtti.
Dr. Smithson, bir gülüşün sadece ön dişlerin görünümüyle değil, aynı zamanda dişlerin çiğneme kuvvetlerine nasıl dayandığı ve çevreleyen yumuşak dokularla nasıl bir ilişki içinde olduğuyla da değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
Uzmanlar, "Dijital Gülüş Tasarımı" (DSD) gibi modern araçların, hem tanılamayı güçlendirdiğini hem de tedavi planının hastayla etkili bir şekilde iletişimini sağladığını aktardı.
Gülüş tasarımının, hastanın dişlerini, diş etlerini ve tüm çiğneme mekanizmasını göz önünde bulundurarak, bütünsel bir ağız sağlığı ve yüz estetiği uyumu oluşturmayı amaçlayan kapsamlı bir tedavi süreci olduğu kesinleşti.
Yabancı uzmanlar ve bilimsel veriler, bu alandaki yaklaşımın artık sadece "görünüşü düzeltmekten" ziyade, "yapısal sağlığı tesis etmek" üzerine kurulduğunu gözler önüne serdi.