Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Doğruyu yazanlara onuncu köy de yok

Gazetecilik oldukça zor bir meslekti.

Bu meslekte sivrilmek, hele hele bir 'köşe sahibi' olmak hiç de öyle kolay değildi.

Uzun yıllar 'muhabirlik' yapıp kendini ispatlamadan 'yazı işleri' mutfağına geçemez; 'akıcı bir üslup' kazanmadan asla köşe yazarı olamazdınız.

Bulunduğunuz köşeyi doldurabilmek için engin bir birikime, kıvrak bir kaleme ve keskin bir zekâya sahip olmak gerekirdi.

'Gerçeklerin' ortaya çıkmasından dolayı 'kurulu düzenleri' bozulan kişilerden gelen 'baskılara' direnmek, 'tehditlere', 'şantajlara' boyun eğmemek aynı zamanda 'mangal gibi bir yürek' isterdi.

'Reddedilmesi zor teklifleri' geri çevirmek de öyle her babayiğidin kârı değildi.

Doğruyu söyleyenler 'dokuz köyden' kovulsalar bile, kendilerine mutlaka bir 'onuncu köy' bulabilirlerdi.

Çünkü mesleğe şu prensip hâkimdi:

- "Kalemini kır, ama satma."

***

Peki, bugün medyada 'gerçek bir gazeteci' olarak gösterebileceğiniz kaç kişi var?

Bir zamanlar parmakla gösterilebilecek 'saygın' mesleklerden biri olan gazetecilik, ne yazık ki iyice 'ayağa' düşmüş durumda.

Artık köşe yazarı olmak için öyle 'uzun ve zahmetli' bir yolu yürümek gerekmiyor.

'İktidar dalkavukluğuna' soyunmak, 'güç odaklarına' kuyruk sallamak, 'patron yalakalığı' yapmak, 'sahibinin finosu' olmak, adeta 'gökten paraşütle indirilerek' bir köşenin başına konulmanız için yetiyor.

'Tetikçi' bir hüviyete sahipseniz; hele hele 'iş takipçiliği' hususunda özel bir yeteneğiniz de varsa işte o zaman bütün gazete patronlarının arayıp da bulamadığı adamsınızdır.

Yok eğer, "Ben namuslu adamım, asla kalemini satmam, iş takibi yapmam, patronun tetikçisi hiç mi hiç olmam" diyorsanız, o zaman gazeteciliği bırakın.

Çünkü 'doğruyu söyleyenlerin' sığınabilecekleri bir 'onuncu köy' de yok artık.

***

AKP'nin iktidara gelmesinin ardından 'medyadaki yozlaşma' iyice çığırından çıktı.

'Bağımsız' gazetecilik anlayışı, 'embedded' gazetecilik anlayışı ile yer değiştiriyor.

'Kurşun' kalemlerin yerini, 'dolma' kalemler alıyor.

Bir zamanlar, ülke gündemine yön veren güçlü kalemler, iktidar sahipleri ile iyi geçinmek isteyen gazete patronları tarafından birer birer işten kovuluyor.

Bugün, 'bir çıkar karşılığı' yazmadığına güvenebileceğiniz kaç kişi kaldı dersiniz?

Gündemin 'magazinleşmesi' ile birlikte köşelere taşınan 'konular' da değişti artık.

Toplumun genelini ilgilendiren konuların yerine, 'yedikleri hurmaları' veya 'kurdukları fantezileri' köşelerine taşıyan 'yeni yetme' yazarlar türedi.

'İlim' üzerinden yola çıkanlar 'siyaset' üzerine 'kilim' dokumaya başlıyor; 'dini' bir meseleyi ele alanlar bir bakmışsınız ki bir takım 'fani' zatlara övgüler diziyor.

***

İktidar sahipleri tarafından hazırlanan hükümet programında, aynen şöyle deniyordu:

- "Şeffaf bir yönetim, ancak bağımsız, tarafsız ve sorumlu bir medyayla mümkün olabilir. Medyanın çoğulcu, şeffaf ve rekabetçi bir yapıda gelişmesi için gerekli adımlar atılacaktır."

Az zamanda büyük işler başarıldı.

Ülke artık 'tek merkezden' yönlendirilen; 'ortak havuzdan' beslenen, 'yandaş' ve 'yanaşmalardan' müteşekkil bir 'Ak Medya' gerçeği ile karşı karşıya.

TMSF kontrolüne verilip oradan 'havuza' dahil edilen yayın gruplarında manşetleri iktidar belirliyor, kendine 'merkez' süsü veren grup 'yeni teşvik kredileri' almak için takla üzerine takla atıyor, geri kalanlar ise 'vaziyeti idare etmek' gayreti içerisinde.

İki yüze yakın televizyon kanalı, ulusal düzeyde yayın yapan onlarca gazete, binlerce yerel yayın ve haber portalı doğrudan ya da dolaylı bir şekilde iktidarın kontrolünde.

***

Sultan hazretlerinin "Medyayı bağımsızlaştıracağız" şeklindeki taahhüdünün, gün gelecek ABD eski Başkanı George Bush tarafından sarf edilen "Irak'ı özgürleştireceğiz" sözüne rahmet okutacağını kim nereden bilebilirdi ki?

Anlaşılan o ki gerçekten 'bağımsız' yayın yapan bir iki gazete ve televizyonu da 'özgürlüğe' (!) kavuşturmadan hazretin içi rahat etmeyecek.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları