Küresel ısınma, dünyayı yalnızca deniz seviyesindeki yükselmelerle değil, aynı zamanda binlerce yıl öncesine ait antik tehlikelerle de karşı karşıya bırakıyor. Buzulların hızla erimesi, bilim insanlarını hem heyecanlandıran hem de endişelendiren keşiflere yol açtı.

Donmuş topraklarda ve buzullarda saklı kalmış antik virüsler, bakteriler ve arkeolojik kalıntılar gün yüzüne çıkarken, bu durum insan sağlığı ve ekosistemler için ciddi riskler barındırdı.

Uzmanlar, bu yeni tehditlere karşı acil önlemler alınması gerektiğini vurguladı. Antik Mikroplar ve Salgın Tehlikesi Bilim insanları, eriyen buzulların yalnızca iklim değişikliğinin bir sonucu olmadığını, aynı zamanda binlerce yıldır donmuş halde bulunan mikroorganizmaların yeniden canlanma riskini artırdığını belirtyi.

Galler’deki Aberystwyth Üniversitesi’nden biyolog Dr. Arwyn Edwards, “Eriyen buzul yüzeyleri, aktif mikrobik topluluklara ev sahipliği yapıyor. Ancak bu mikropların ekosistemler ve insan sağlığı üzerindeki etkilerini henüz tam anlamıyla çözemedik. Normal ısınma senaryolarında bile, önümüzdeki 80 yıl içinde Kuzey Yarıküre’den 650 bin ton mikrobik maddenin çevreye salınabileceği öngörülüyor” dedi.

Özellikle Sibirya’daki permafrost bölgelerinde yapılan araştırmalar, bu korkuları daha da artırdı.

NASA araştırmacıları, Antarktika’da 8 milyon yıllık bir bakteriyi canlandırmayı başardı. Bu bakteriler, modern antibiyotiklere karşı direnç gösterme potansiyeline sahip.

Ohio State Üniversitesi’nden mikrobiyolog ZhiPing Zhong, Tibet Platosu’ndaki Guliya Buzulu’nda keşfedilen 1700’den fazla antik virüsün, 41 bin yıl öncesine dayandığını ve iklim koşullarına göre çeşitlilik gösterdiğini belirtti.

Zhong, “Bu virüsler, yalnızca bakterileri enfekte etse de, modern ekosistemlerdeki dengenin bozulması durumunda insan sağlığını dolaylı olarak etkileyebilir” uyarısında bulundu.

ARKEOLOJİK KEŞİFLER VE KAYIP TARİH

Buzulların erimesi, yalnızca biyolojik tehditlerle değil, aynı zamanda insanlık tarihine ışık tutan arkeolojik buluntularla da gündemde.

Norveç’teki “Buzun Sırları” programının yöneticisi Espen Finstad, Lendbreen Buzulu’nda Viking dönemine ait 1700 yıllık at nalı ve diğer eserler dahil 4500’den fazla antik obje keşfedildiğini açıkladı.

Finstad, “Bu buluntular, antik ticaret yollarını ve yaşam biçimlerini anlamamız için bir hazine. Ancak erime hızı, bu eserlerin korunmasını zorlaştırıyor” dedi.

1991’de Ötztal Alpleri’nde bulunan 5300 yıllık “Ötzi” mumyası, buzul arkeolojisinin en çarpıcı örneklerinden biri. Bern Alpleri’nde ise MÖ 3000’e tarihlenen bir sadak ve deri kıyafetler, antik insanların yüksek dağlarda aktif olduğunu gösterdi. Ancak bu keşifler, eriyen buzulların yarattığı tahribat nedeniyle risk altında.

Arkeolog Marcel Cornelissen, “Buzulların geri çekilmesi, arkeolojik potansiyeli ortaya çıkarsa da, bu eserlerin korunması için zaman daralıyor” dedi.

DENİZ SEVİYESİ VE EKOSİSTEM KRİZİ

Buzulların erimesi, yalnızca antik tehlikeleri değil, aynı zamanda küresel ekosistemleri ve insan yaşamını tehdit eden sonuçları da beraberinde getirdi.

NASA verilerine göre, Grönland her yıl 280 milyar ton, Antarktika ise 150 milyar ton buz kaybediyor. Bu durum, deniz seviyesinin 2100 yılına kadar 1 metreden fazla yükselmesine yol açabilir.

Bristol Üniversitesi’nden Prof. Jonathan Bamber, “En kötü senaryoda, deniz seviyesindeki yükselme 2 metreyi aşabilir. Bu, yüz milyonlarca insanın yer değiştirmesine neden olacak bir felaket” dedi.

Deniz seviyesindeki yükselme, özellikle Maldivler gibi alçak ada ülkelerini ve kıyı şehirlerini tehdit ediyor. Pennsylvania Üniversitesi’nden iklim bilimci Prof. Michael E. Mann, “Buzulların erimesi, tarım alanlarını ve içme suyu kaynaklarını da riske atıyor. Asya ve Güney Amerika’daki nehir sistemleri, buzul sularına bağımlı” dedi. Ayrıca, eriyen buzullar okyanus akıntılarını değiştirerek Avrupa’da soğuk kışlar ve tropikal bölgelerde sıcak hava dalgaları gibi aşırı hava olaylarını tetikleyebilir.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ VE KÜRESEL ÇAĞRI

Uzmanlar, bu krizin önlenmesi için acil ve küresel bir işbirliği gerektiğini vurguladı.

Dünya Doğa Koruma Vakfı’ndan Dr. William R. Linton, “Sera gazı emisyonlarını azaltmak, karbon ayak izimizi düşürmek ve yenilenebilir enerjiye geçiş yapmak, buzul erimesini yavaşlatmak için kritik adımlar” dedi.

Paris İklim Anlaşması’nın daha etkin uygulanması, fosil yakıt kullanımının azaltılması ve uluslararası farkındalığın artırılması gerektiği belirtildi.

Buzulların erimesi, insanlığın karşı karşıya olduğu en karmaşık ve çok yönlü tehditlerden biri. Antik virüslerden arkeolojik hazinelere, deniz seviyesindeki yükselmelerden ekosistem çöküşlerine kadar bu kriz, yalnızca bilim insanlarının değil, tüm insanlığın harekete geçmesini gerektirdi.

Küresel ısınmanın bu dramatik sonuçlarına karşı zaman daralırken, uzmanlar bir an önce harekete geçilmesi gerektiğini vurguladı.