Eğitim-Bir-Sen'den skandal rapor

Eğitim-Bir-Sen'den skandal rapor
Hükümete yakınlığıyla bilinen Eğitim-Bir -Sen "Türk eğitim sisteminde Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana sürdürülen temel bir yanlış terk edilmeliydi. Bu sorun da, Atatürkçülük ve Kemalizmdi!" fikri ile skandal bir rapora imza attı.

Basın toplantısında konuşan Sendika Başkanı açık açık şunları söyledi: Cumhuriyet’in ilk dönemlerinden başlayarak Atatürk ilke ve inkilaplarının ötesinde farklı değerlerle eğitim yapılamayacağı belirtilmiştir. Okul öncesinden yüksek öğretime kadar Türkiye’deki tek tipçi ve dolayısıyla farklılıklara izin vermeyen eğitim sisteminin zemini budur. Eğitim sisteminin gerçek anlamda demokratikleşmesi ve böylece toplumun farklı taleplerine cevap üretebilmesi için, çağdaş gelişmeleri dikkate alan yeni bir yapıya ihtiyaç bulunmaktadır.

Sendika Başkanı, toplantıda konuşmasını sürdürürken, “Cumhuriyet döneminin elitleri, dini bağların güçlü olduğu maneviyatçı bir toplumdan seküler bir ulus inşa etmek hedefiyle hareket etmiş, bu amacı gerçekleştirmek için de pozitivist bilim anlayışı çerçevesinde modernlik adı altında bir endoktrinasyon sistemi tasarlamıştır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında yeni bir kimlik, ulus ve devletin oluşturulmasını hedefleyen bu modernleşmeci proje, Kemalizm olarak tanımlanmıştır. Kemalizm, Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze eğitim sisteminin üzerindeki kurucu etkisini sürdürmüştür” dedi.

Bu sözlerin ardından raporun sayfalarından da, eski sistemin değişip daha modern sistemlere geçiş için uzmanların önerilerine yer verildi.

Raporun sunumu ile ilgili haberin tamamı Eğitim-Bir-Sen’in resmi internet sitesinde yayınlandı.

50 akademisyen ve 400 öğretmenden oluşan 9 komisyon hazırladı

Raporun, aylarca süren titiz bir çalışma neticesinde, 50 akademisyen ve 400 öğretmenden oluşturulan 9 komisyon marifetiyle; akademik bir arka plana, yetkinliğe ve tutarlılığa sahip olmakla birlikte, pratik alana yönelerek mevcut programlardaki ve bunların uygulamalarındaki sorunların teşhis ve tespitine odaklanarak hazırlandığını belirten Yalçın, “Yıllardır, nasıl bir müfredat ve eğitim sistemi istediğimizi, önerilerimizle birlikte dile getiriyoruz. Bugünün ve geleceğin nesillerini yetiştirmenin en değerli yatırım olduğunun bilincinde olarak, eğitim çalışanlarının sosyal ve özlük haklarının yanında her türlü eğitim meselemize ilişkin araştırma ve arayışlara dönük çalışmalar yapmayı da kendimiz için millî bir sorumluluk gördük. İthal programlarla, millî ruhtan yoksun müfredatlarla sorunlarımızı çözemeyeceğimiz, medeniyet değerlerinden habersiz nesillerle muasır medeniyetler seviyesine çıkamayacağımız gerçeğinin altını çizdik. Eğitimin asıl amacı ve işleyişi; çocuklarımıza öğreteceğimiz bilgi, onlara kazandıracağımız erdemli davranışlar, aşılayacağımız millî bir ruh, yerli bir kimlik ve evrensel felsefi değerlerle gelişmiş bir kişilik tamamıyla müfredatla ilgilidir. Bugün ve yarın nasıl bir insan istendiği tasavvurunun gerçeğe dönüşeceği alan müfredattır. Biz, her zaman sadece sorunları tespit etmekle kalmayıp çözüm yolları önermeyi ve alternatifler ortaya koymayı önemseyen bir sendika olarak, müfredat konusunda da kapsamlı bir araştırma yaparak geleceğimiz için bir sorumluluk almak istedik” şeklinde konuştu.

“KEMALİZM TEK TİPÇİ BİR EĞİTİM ANLAYIŞI DAYATIYOR”

Eğitim, seküler bir toplum ve birey inşa etmenin temel aracı olarak görüldü

Konuşmasında, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana uygulanan eğitim politikalarına da değinen Yalçın, “Modern Türkiye'nin kurulma sürecinde, eğitim siyasal elitlerin elinde çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmanın, modern, seküler bir toplum ve birey inşa etmenin temel aracı olarak görülmüştür. Cumhuriyet döneminin elitleri, dini bağların güçlü olduğu maneviyatçı bir toplumdan seküler bir ulus inşa etmek hedefiyle hareket etmiş, bu amacı gerçekleştirmek için de, pozitivist bilim anlayışı çerçevesinde modernlik adı altında bir endoktrinasyon sistemi tasarlamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında yeni bir kimlik, ulus ve devletin oluşturulmasını hedefleyen bu modernleşmeci proje, Kemalizm olarak tanımlanmıştır. Kemalizm, Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze eğitim sisteminin üzerindeki kurucu etkisini sürdürmüştür. Bu ideoloji, devleti bireye önceleyen, farklılıklara izin vermeyen ve tek tipçi bir eğitim anlayışını dayatmaktadır” ifadelerini kullandı.