Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Geldikleri gibi giden istilacıların dönüşü!

Türkistan'a geri gönderme hevesleri 'millî mücadele' destanı ile sonuçsuz kalınca pes ettiklerini sanmıştık.

Ne yazık ki çok fena yanılmışız.

İçimizde bıraktıkları 'mankurtlar', postlarını istihbarat örgütlerine borçlu 'kanaat' önderleri, paranın peşinde 'her talimatı' yerine getirmeye teşne sefil adamlar sayesinde ne 'azametli bir istilaya' girişmişler de fark edememişiz.

Biz yere daha sağlam basmaya, vatanı elde tutmaya, bayrağı dalgalandırmaya çalıştıkça, onlar da 'farklı yöntemler' ile savaşı sürdürmeye devam etmiş.

Bize ait ne varsa 'PR' çalışmaları, 'beyin yıkama' metotları ve 'psikolojik' operasyonlar ile değiştiriliyor, dönüştürülüyor birer birer.

Tıpkı 'işgal günlerinin' manzaraları hüküm sürüyor büyük kentlerin caddelerinde. Dükkân adlarından tutun da yeme içme kültürümüze; yaşam tarzımızdan algı kodlarımıza kadar her şey, 'geldikleri gibi gidenlerin' istediği kıvama sokuluyor.

"Küçük Amerika" rüyası sayesinde, o gidenler, daha doğrusu 'kazma kürek' ile kovulanlar, neredeyse en mahrem sırlarımıza ortak oldular artık.

Bugün iktidarı ele geçirenlerin otuz yıl önce seslendirdikleri "Falan iş birlikçileri başımıza Sam Amca getirdi" serzenişlerini neden duyamıyoruz artık?

Neden o yüreği küf tutmuş güruhun ABD'ye karşı tek cümlesine tesadüf edemiyoruz?

***

'Öngörüsüz', 'basiretsiz', 'çapsız' ama olabildiğince 'ihtiras' sahibi, postuna sıkı sıkıya bağlı bir takım şaklabanları 'Çengelköy hıyarı' seçer gibi seçen 'geldikleri gibi gidenler' ne hazindir ki zafere her gün bir adım daha yaklaşıyor.

Fethedilmez 'kaleler' tek tek düşüyor.

Hayır, hayır, kendi adımıza bir kaleden söz etmiyoruz; daha çeyrek asır öncesine kadar 'din-iman' adına mangalda kül bırakmayanların, dünyanın 'Yahudi istilası' altında olduğunu söyleyenlerin, ABD'yi 'Büyük Şeytan', AB'yi "Hristiyan Kulübü" olarak görenlerin, "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" diye feveran edenlerin kalelerinden söz ediyoruz.

Şimdilerde 'ahiretlerini' buzdolabına kaldırıp 'dünyalık' inşa etmekle meşguller.

Denize nazır, devletten kapatılmış arsalar üzerinde, 'erguvan' ve 'mimoza' kokularının eksik olmadığı villalarda 'cennet' misali hayatlar düşlüyorlar.

'Zar'lar mı belirliyor hayatlarını, yoksa 'doymak bitmeyen' iştihalarından dolayı 'zar' edip, vaveyla mı koparıyorlar bilemiyoruz.

Birileri kendilerine 'dünyada cennet kurma' adına, 'vatan toprakları' üzerinde 'millî' ve 'yerli' diye bilinen cümle değerler üzerinde zar çeviriyor.

'Gaflet', 'dalalet' ve hatta 'hıyanet' arasında gidip geliyor bedenine yabancı ruhlar.

'Hak ediş bedellerini almış olmanın' doygunluğu, 'işi zamanında teslim edebilme' endişesi bir sağa, bir sola savuruyor yüklenicileri.

***

"Geldikleri gibi gidenler" ve zaman içerisinde aslında 'hiç gitmedikleri' ortaya çıkanlar, ne acıdır ki bu kez 'sağlam iş birlikçilere' dayadılar sırtlarını.

Hem içeride hem dışarıda 'ustaca top çevirme' becerisine sahip ortakları var.

'Hedefe ulaşmak' uğruna her şeyi 'mübah' gören, 'yalanı', 'hileyi', 'takiyeyi', 'riyayı', 'ilm-i siyaset' olarak kendine şiar edinen, yiğitliği sadece 'asgari ücretle geçinenlere' efelenmek sayanların hüküm sürdüğü bir sürecin tam da ortasındayız.

Yo, yo öyle burun kıvırmayın sakın.

Öylesine bir yapı ki bu, yavaş yavaş herkesin sindirildiği, sinmeyenlerin ise "Lanet olsun" deyip sessizliğe gömüldüğü 'işgal günlerinin' havasını soluyoruz.

Otobüs duraklarında, vapur iskelelerinde, tren garlarında 'bir yakınma için' ağzını açanların aniden cümleleri yarıda kesmeleri...

Boş bulunup da cümlenin sonunu getirenlerin etraftakiler tarafından "Aman kardeşim yerin kulağı var" denilerek uyarılmaları...

Cümle halen sürüyorsa, bir anda insanların konuşanın etrafından uzaklaşmaları...

Nasıl bir ortamı hatırlatıyor sizlere?

Damat Ferit'ler, Ali Kemal'ler, bugünleri görselerdi eğer büyük bir ihtimal ki "Yahu biz bile mandacılığa bu denli bel bağlamamıştık" derlerdi.

***

1900'lerin başında açılan ihanet defterinin belli ki 'son sayfaları' yeniden yazılıyor.

Kendilerini "Batıcı" olarak tarif edenler ile "İslamcı" sıfatı ile ortalıkta gezinenler şimdilik itiraf etmeseler de 'mandacılıkta' asgari müştereği buldular.

Ve 'geldikleri gibi gidenler', sessiz sedasız geri döndüler.

Yüzünüz 'ak' mı efendiler?

Yazarın Diğer Yazıları