Son 10 yıldır, hipofosfatazya (HPP) tedavisinde etkili olan tek yöntem, haftada üç ila altı kez enjeksiyon yoluyla verilen enzim replasman tedavisidir. Bu tedavi, özellikle doğumdan kısa bir süre sonra hayatını kaybedecek olan çocuklar için hayati önem taşımakta ve uzun bir yaşam beklentisi sunmaktadır. Ancak, tedavi sürekli enjeksiyonları gerektiren invaziv bir yöntem olup, bazı hastalar bu sık enjeksiyonlar nedeniyle tedaviye devam edememektedir.
José Luis Millán, Sanford Burnham Prebys İnsan Genetiği Programı profesörü, bu durumu şöyle açıklıyor:
Bu hastalığı tedavi etmek için bir sonraki adımın gen terapisi olacağını düşünüyoruz. Tek bir enjeksiyon ile ömür boyu tedavi sağlayabiliriz.
Hipofosfatazya, "yumuşak kemik hastalığı" olarak da bilinen nadir bir kalıtsal hastalıktır. Kemiklerin anormal gelişimi ve erken diş kaybına yol açan bu hastalık, şiddet açısından farklılıklar gösterebilir. Hafif vakalar, hastaları kemik kırılmalarına karşı daha duyarlı hale getirirken, şiddetli formlar yaşamı tehdit eden hastalıklara yol açabilmektedir.
Kemiklerdeki sessiz tehlike: Osteoporoz
YENİ GEN TERAPİSİ: AAV8-TNAP-D10
HPP tedavisinde önemli bir gelişme kaydedildi. 12 Ocak 2025'te Journal of Bone and Mineral Research dergisinde yayımlanan yeni bir çalışma, AAV8-TNAP-D10 adındaki virüsle yapılan gen terapisi çalışmalarının güvenliğini ve etkinliğini destekleyen kanıtları artırdı. Bu tedavi, hastalığın sebebi olan TNAP enzimini üretme kapasitesine sahip bir geni vücuda enjekte ederek, kemik ve dişlerdeki şekil bozukluklarını tersine çevirmeyi amaçlıyor. Millán ve ekibi, bu tedavi yönteminin farklı dozajları üzerinde çalışmalar yaparak, gelecekteki klinik denemelere ışık tutacak veriler elde etti.
Millán ayrıca şu ifadeleri kullandı:
Virüs vektörünü doğru dozda uygulayarak, etkili sonuçlar elde ettik ve yan etkiler, örneğin yumuşak organlarda kalsiyum birikintileri gibi sorunları engelledik. Verilerimiz, klinik denemeler için net bir başlangıç noktası sağlıyor.
Çalışmalar, yeni tedavi yönteminin erkek ve dişi farelerde farklı sonuçlar verdiğini de ortaya koydu. Özellikle geç başlangıçlı HPP vakalarındaki dişi farelerde, daha düşük dozlarla tedavi edici etkiler gözlemlendi. Ayrıca, tedavi sonrası yeni enzimatik aktivitenin en fazla limb kasında olduğu, erkek farelerde ise en fazla karaciğerde olduğu tespit edildi.
Denosumab tedavisi: kemik hastalarının umudu
GELECEKTEKİ KLİNİK DENEMELER VE UZUN VADELİ ARAŞTIRMALAR
Millán, önceden elde edilen preklinik verilerin ardından, AAV8-TNAP-D10'un klinik denemelere geçirilmesi için işbirliği yapacağı şirketlerle görüşmelerini sürdürüyor. Ancak, tedavi süreci yalnızca kemik mineralizasyonuyla sınırlı kalmayacak. Millán, "Eksik enzim, aynı zamanda beyin, karaciğer, böbrek ve bağışıklık sisteminde de bulunuyor. Bu yüzden, hastaların uzun vadede karşılaşabilecekleri diğer sağlık sorunları için hazırlıklı olmalıyız," diye belirtiyor.
Bu tedavi, HPP hastalarının hayatlarını önemli ölçüde iyileştirebilir. Ancak, Millán'ın hedefi sadece kısa vadeli tedavi değil, aynı zamanda hastaların hayatlarının geri kalanında karşılaşacakları potansiyel sağlık sorunlarını öngörmek ve bunlara yönelik önlemler almak.
ARAŞTIRMA EKİBİ VE GELECEK PERSPEKTİFİ
Millán’ın uzun yıllardır birlikte çalıştığı Dr. Takashi Shimada ve Dr. Koichi Miyake, bu tedavi yönteminin daha da geliştirilmesi için Japonya'daki Nippon Tıp Fakültesi'nde araştırmalarına devam ediyor. AAV8-TNAP-D10 gen terapisi, gelecekte daha fazla klinik test ve denemeyle HPP hastaları için kalıcı bir tedavi alternatifi sunma potansiyeline sahiptir.
Bilim insanları, şimdiye kadar elde ettikleri verilerle, tedaviye dair umut verici bir gelecek vadediyor. Ancak, tedavi sürecinin uzun vadeli etkilerinin anlaşılması ve HPP hastalarının tüm vücut sağlığı üzerinde daha geniş bir araştırma yapılması gerekmektedir.