Saç beyazlaması, genellikle yaşlanmanın doğal bir sonucu olarak kabul edilse de, genç yaşta ortaya çıkan erken beyazlama (prematüre canities) tüm dünyada milyonlarca insanın dikkatini çekti. Bu kozmetik sorunun altında yatan biyolojik mekanizmalar ve olası geri dönüş yolları, uluslararası bilim camiasının en güncel araştırma konularından biri oldu.

ERKEN BEYAZLAMANIN GİZEMLİ NEDENLERİ

Uzmanlar, erken saç beyazlamasının ardında genetik yatkınlığın ötesinde çeşitli çevresel ve biyolojik faktörlerin bulunduğunu ifade etti.

Cleveland Kliniği'nden ünlü dermatolog Dr. Wilma Bergfeld, saç kaybı ve bozuklukları üzerine yaptığı derinlemesine incelemeler sonucu, genetik eğilimin önemli bir rol oynadığını, ancak beslenme eksikliklerinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguladı.

Dr. Bergfeld, özellikle B12 vitamini, demir, bakır ve çinko gibi temel minerallerdeki yetersizliklerin pigment üretimi olan melanogenez sürecini sekteye uğratabileceğini ifade etti.

Manchester Üniversitesi'nden önde gelen saç biyolojisi araştırmacısı Prof. Dr. Ralf Paus'un ekibi tarafından yapılan çalışmalar ise, erken beyazlamanın en çarpıcı tetikleyicilerinden birine, yani oksidatif strese dikkat çekti.

Dr. Paus'un laboratuvarı, serbest radikallerin neden olduğu hücresel hasarın, saç köklerindeki renk verme hücreleri olan melanositleri tüketerek pigmentasyon kaybına yol açtığını detaylıca gösterdi.

GERİ DÖNÜŞ MÜMKÜN MÜ? BİLİMSEL KANITLAR NE DİYOR?

Uzun yıllardır beyazlamanın geri dönüşsüz bir süreç olduğu düşünülürken, son bilimsel bulgular bu duruma bir istisna getirdi.

Kolombiya Üniversitesi'nden bilim insanları tarafından yürütülen bir araştırma, stresle ilişkili beyazlamanın bazı kişilerde stres azaldıktan sonra geri dönebildiğini ortaya koydu.

Araştırmacılar, saç beyazlaması örüntülerini duygusal stres dönemleriyle eşleştirdi ve stresin azalmasıyla birlikte bazı saç tellerinin tekrar eski rengini kazandığını gözlemlediklerini bildirdi.

Dermatolog Dr. Iris Rubin, bu durumun yalnızca kısa süreli ve çevresel faktörlere bağlı beyazlamalar için geçerli olabileceğini belirtti.

Dr. Rubin, pigment üreten kök hücrelerin (melanosit kök hücreleri) tamamen tükendiği durumlarda geri dönüşün neredeyse imkansız olduğunu, ancak stres veya mineral eksikliği gibi düzeltilebilir nedenlerle oluşan erken beyazlamanın bazen tersine dönebildiğini aktardı.

GELECEĞİN TEDAVİ YÖNTEMLERİ

Mevcut durumda beyazlamayı kalıcı olarak ortadan kaldıracak onaylanmış bir tedavi bulunmamasına rağmen, bilim dünyası çözüme odaklandı.

Uzmanlar, geri dönüşün melanoksil kök hücrelerini yeniden harekete geçirmeye bağlı olduğunu ifade etti. Bu alandaki umut verici çalışmaların başında, pigment kaybını önlemeye ve geri yüklemeye yardımcı olan biyomimetik bir peptit olan Palmitoyl Tetrapeptide-20 (PTP20) gibi yeni moleküllerin araştırılması yer aldı. Bu tür aktif bileşenlerin, melanogenez sürecini yeniden başlatarak beyazlamayı yavaşlatma veya kısmen geri döndürme potansiyeli taşıdığı ifade edildi.

Uzmanlar, erken beyazlamayla mücadelede önceliğin önleme ve tetikleyici faktörlerin yönetimi olduğunu kaydetti.

Stres yönetimi, sigaradan kaçınma ve kan testleri ile belirlenecek mineral eksikliklerinin takviye yoluyla giderilmesi, yeni beyazlamaların önüne geçmek için atılacak en kritik adımlar olarak gösterildi.