Son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar, balığın besin değerinin sadece protein ve vitaminlerle sınırlı olmadığını gözler önüne serdi. Özellikle somon, uskumru ve sardalya gibi yağlı balıklarda bolca bulunan omega-3 yağ asitleri, sağlık otoriteleri tarafından altın değerinde kabul edildi. Bu yağ asitlerinin, vücutta iltihaplanmayı azalttığı ve kalp-damar hastalıkları riskini düşürdüğü biliniyor.

ABD'deki Harvard Tıp Okulu'ndan kardiyolog Dr. Robert O. Bonow, "Balık tüketimi, kötü kolesterol seviyelerini düşürmenin ve kan basıncını düzenlemenin en doğal yollarından biridir. Yüksek tansiyon ve kalp krizi riskini azaltmada balığın rolü yadsınamaz" şeklinde konuştu.

Uzmanlar, balık tüketiminin sadece fiziksel sağlıkla sınırlı kalmadığına da dikkat çekti.

İngiltere'deki Cambridge Üniversitesi'nden nörolog Dr. Victoria L. Eley, yaptığı bir açıklamasında, "Omega-3 yağ asitlerinin beyin hücrelerinin gelişiminde ve korunmasında kilit bir rolü olduğunu belirledik. Bu durum, hafızayı güçlendiriyor ve bilişsel gerilemeyi yavaşlatıyor" ifadelerini kullandı.

Dr. Eley, özellikle yaşlı bireylerin düzenli balık tüketiminin demans gibi hastalıkların önlenmesinde önemli bir etken olabileceğini belirtti.

Balığın ruh sağlığına olan etkileri de ayrı bir araştırma konusu oldu.

Norveç'teki Oslo Üniversitesi'nden psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Knut B. Mjaland, depresyon ve anksiyete bozukluklarının balık tüketiminin az olduğu toplumlarda daha yaygın görüldüğünü dile getirdi.

Prof. Mjaland, omega-3'ün serotonin ve dopamin gibi mutluluk hormonlarının dengelenmesine yardımcı olabileceğini ve bu sayede ruh halini olumlu yönde etkilediğini vurguladı.

Uzmanlar, balığın haftada en az iki kez, özellikle de ızgara, buğulama veya fırında pişirilerek tüketilmesini önerdi. Yağda kızartmanın balığın faydalı bileşenlerini azaltabileceği uyarısında bulunuldu. Bu basit beslenme alışkanlığının, modern insanın karşı karşıya olduğu pek çok sağlık problemine karşı doğal bir kalkan oluşturduğu ortak kanı olarak kabul gördü.