Hakkı Öznur: "Tarih korkakları değil, cesurları yazar"

Hakkı Öznur: "Tarih korkakları değil, cesurları yazar"
Yeniçağ yazarı Yavuz Selim Demirağ'a yapılan saldırıyı kaleme alan Hakkı Öznur, saldırganların 'parti devleti korumasında' serbest bırakıldığını dile getirdi.

Ülkücü Fikir ve Siyaset adamı, yeni yayınlanan “Ortadoğu’nun Cahşları” adlı iki ciltlik eserin yazarı Hakkı Öznur, gazetemiz yazarı Yavuz Selim Demirağ’a yapılan alçak saldırı ve iptal edilen İstanbul seçimleri ile ilgili yazılı çarpıcı bir yazı kaleme aldı.

"Son 15 yıla baktığımızda, ülkemizi kaosa sürüklemek için yaptırılan suikastlarda, tetikçilik yapanlar, cinayet işleyenler, kahraman (!) muamelesi görmüştür" diyen Öznur'un yazısı şöyle:

"Saray – Balgat – Yenimahalle üçlüsünün demokrasi üzerindeki kirli karanlık oyunları, kumpasları devam ediyor. AKP iktidarına, Parti devletine, biat etmeyenler zulme uğruyor, saldırılara uğruyor linç edilmeye, sindirilmeye, susturulmaya çalışılıyor.

AKP iktidarına muhalif duruşuyla bilinen ömrünü, Türk milliyetçiliği ülküsüne vakfetmiş tavizsiz Türk milliyetçisi gazeteci yazar Yavuz Selim Demirağ menfur bir saldırıya maruz kalmıştır. Gazeteci Demirağ’a saldıran saldırganlar, parti devletinin korumasında hepsi dışardalar.

Kimse şaşırmadı neden salıverildiler diye. Kılıçdaroğlu’na linç girişiminde bulunanlar nasıl salıverildilerse, Demirağ’a saldıranlar da aynı şekilde, parti devletinin yandaşları tarafından salıverildiler. Son 15 yıla baktığımızda, ülkemizi kaosa sürüklemek için yaptırılan suikastlarda, tetikçilik yapanlar, cinayet işleyenler, kahraman (!) muamelesi görmüştür. Katillere, tetikçilere Türk bayrağıyla poz verdirilip, fotoğraflar çektirilip, medyaya servis edildiğini aziz milletimiz çok iyi biliyor.

CHP Genel Başkanına yumruk atan şahsa kahraman muamelesi yapan, onunla gurur duyan mankurtlara sahip çıkan AKP sözcüleri değil mi?

Reza Zarrab denen dolandırıcı, hırsız, şarlatan için “hayırsever iş adamı” “cari açığımızı kapattı” diyen, uluslararası bir tokatçıyı plaketlerle ödüllendiren, Türk bayrağıyla, havuz medyasında poz verdirten, o alçağı bir “milli kahraman”(!) olarak pazarlamaya kalkan yine AKP.

Gladyo elemanlarının, mafya mensuplarının, çetecilerin, katillerin, tetikçilerin, maşaların, mankurtların, dolandırıcıların, hırsızların, soytarıların, “kahraman”; adalet, demokrasi, özgürlük diyenlerin, tek adam, tek parti rejimine, parti devletine karşı çıkan, toplumun her kesiminden insanın ise “terörist, hain” ilan edildikleri bir karanlık dönemden geçiyoruz.

Türkiye Allah’ın izniyle bu karanlıktan aydınlığa mutlaka çıkacaktır. Zulme karşı çıkan, zorbalara boyun eğmeyen ve her şartta, adalet ve demokrasi diyen yığınlar parti devletini yenecek, ülke barış ve huzur ortamına mutlaka kavuşacaktır."

PLANLAR KOZMİK ODALARDA YAPILIYOR, MAŞALARA İSE UYGULAMAK DÜŞÜYOR

"Pusu kurmak kalleşliktir, alçaklıktır. Pusu kurmalar, tehditler, gözdağları, her türlü kahpelikler soğuk savaş dönemi yöntemleridir. Sokaklar, mafiotik yapılara teslim edilmiş vaziyette. Sağda solda çetevari örgütlenmeler cirit atıyor.

SSCB’nin devam olan Rusya bir güvenlik ve istihbarat devletidir. Dünyadaki en etkili örgüt olan KGB’nin devamı olan FSB (Rusya Federal Güvenlik Teşkilatı), muhaliflere yönelik cinayet, tehdit, pusu vb. yol ve yöntemlerde bir numaradır. KGB, Muhaberat, vb. istihbarat servislerinin yol ve yöntemlerini örnek alan siyasal iktidar Türkiye'yi adeta demir perde ülkeleri haline dönüştürme çabasındadır.

Kanalların susturulduğu, gazetecilerin tutuklandığı, tehdit edildiği, hatta dövüldüğü bir ülkede demokrasiden ve hukuktan bahsedilemez.

Adalet, demokrasi ve özgürlük diyen demokrat kalemleri kırsanız da bütün gazeteleri parti devletine bağlı şekilde çıkartsanız da, bütün muhalifleri cezaevlerine doldursanız da, linç etseniz de, pusu kursanız da, boşuna. AKP iktidarı çöküyor. Tarih akıyor, çöküşe engel olamayacaksınız.

AKP’nin kozmik odalarından verilen talimatlarla adalet, demokrasi, özgürlük diyenler hedef gösteriliyor. Geçmişten beri örneklerine milletçe şahit olduğumuz gibi birileri tetikçi, maşa olarak tutulup, kullanılıp onlara her türlü, karanlık işler yaptırılıyor. Organize işler, mafiotik tehditler bir plan dâhilinde devam ediyor.

Terör ve korku yaymak muhalifleri yok etmeye çalışmak ancak tek parti zihniyetine sahip otoriter ve mafiotik rejimlerde olur. AKP iktidarı da ülkeyi mafiotik bir anlayışla yönetiyor.

AKP iktidarı hak, hukuk, adalet diyen siyasilere, gazetecilere aydınlara vb. yönelik organize linçleri, seyretmeye hatta teşvike devam eden provokatif açıklamalarını, söylemlerini devam ettiriyor.

Sindirme, korkutma, yok etme yöntemleri otoriter rejimlerde olur. Korkaklar tarih yazamaz. Tarih korkakları yazmaz. Çünkü tarihi korkaklar değil, cesur yürekler yazar. Tarih cesurları ve direnenleri yazar. Tarih zalimlerden korkanları değil, zulme karşı duran ve zalimlerle mücadele edenleri kaydeder."

AKP, “PARAMİLİTER” GRUPLAR KURUYOR

"Siyasal iktidarı “paramiliter kuvvetleri” örgütlüyor. Diğer yandan da kendisine muhalif gördüğü toplumsal kesimleri, “Baltacı, Şebbiha, Pastar” yöntemleriyle yok etmek istiyor. Suriye’de Şebbihalar, İran’da Pastarlar/Besiciler, Mısır’da Baltacılar gibi ülkemizde de benzeri militarist Faşist yapılanmalar peş peşe kuruluyor.

Türkiye’de basın özgürlüğü yok, ifade özgürlüğü yok! Yaşanan baskıların ise sözlükte bir karşılığı var: Despotizm.

Devletin tüm kurumlarını ele geçiren AKP iktidarının muhalif gördüğü her kesimin üzerine devlet gücünü, yargı gücünü, polis gücünü, istihbarat gücünü, medya gücünü, finans gücünü kullanarak gidiyor.

AKP iktidarı ‘Ya Biat! Ya Zulüm!’ diyor.

Türkiye, bir olağanüstü hal devletine dönüştürülmüştür. Bunun adı otokratikleşmedir. Parti/devlet bütünleşmesi otoriter rejimlerde olur.

Türkiye’deki birçok kurum ve kuruluşlar, AKP iktidarının birer siyasi temsilciliği haline gelmiştir. AKP iktidarının etrafında kümelenmiş bir çıkar örgütü, hiçbir hukuki, ahlaki ölçü tanımıyor.

Türkiye’de yaşananlar örtülü faşizmdir. Hukuksuzluklar ancak istibdatla, otokrasi ile tek adamla yönetilen rejimlerde olur.

AKP tek sesli bir Türkiye istiyor, kendisini eleştirecek herhangi bir sesin olmasına tahammül dahi edemiyor. Çünkü siyasi genlerinde demokrasi yok. Demokrasi eleştiri özgürlüğü demektir, çoğulculuktur, çok sesliliktir."

OTOKRAT İSTEDİ, SEÇİM İPTAL EDİLDİ

"İstanbul'da seçimlerin iptal edilmesi, Türkiye siyasi tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Otoriterin beğenmediği seçim iptal oldu. Seçim Sandıktan AKP çıkmadığı için iptal ettirildi.

Parti devletinin seçim işleri komisyonu gibi çalışan YSK İstanbul seçimini hukuksuz bir şekilde iptal etti. Şaibeli olan İstanbul seçimleri değil YSK'dır.

Dünya beşten büyük doğru. Bir doğru daha var. O da, İstanbul seçmeni AKP iktidarına bağlı hukuku çiğneyen, YSK'daki o 7’den daha büyüktür.

6 Mayıs 2019, ülkemizin demokrasi tarihine kara bir gün olarak geçmiştir. Bu tarih hiç unutulmayacaktır. İptal kararının arkasında demokrasi dışı bir müdahale söz konusudur.

Saray’a bağlı o yedi üyenin İstanbul seçimleri hakkında vermiş olduğu karar, hiç tereddütsüz siyasîdir. YSK’nın kendisi de artık tamamen hukuksuzdur, gayrimeşrudur, aldığı karar hükümsüzdür.

Parti devletinin merkez üssü olan Saray’da toplanan dar, oligarşik kadro YSK’daki elemanlarına sivil darbe yaptırmıştır.

Otokratik siyasetin merkez üssü AKP yenilmiştir. Ancak tarihi yenilgiyi hazmedememişlerdir. Otokrat ve onun etrafında oluşan/oluşturulan dar oligarşik kadro İstanbul’un ellerinden çıkmasını hazmedememiştir.

Sarayın kontrolündeki YSK’nın AKP Genel Başkanı’na bağlı bir alt kurum olduğu tescillenmiştir. Hukuksuzdur, kararları yok hükmündedir."