Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Halkın yüzde 50'si hangi kriteri izliyor?

Bugün itibariyle memlekete hâkim olan hava gerçekten can sıkıcı bir hale geldi. 

Dilden başlayan ve genizleri yakarak ciğerlere kadar işleyen bir 'langur lungur' hitabet, manzaranın vahametini bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor.

'Devlet adamlığından' çok 'kabile reisliğini' hatırlatan cümleler, 'tehdit kokusu' taşıyan vurgular, 'aba altından sopa' göstermeler, 'ileri demokrasi' altında yaratılan 'yeni fiili durumun' nasıl da patinaj çekmeye başladığının açık göstergeleri. 

Kimi "İplerin benim elimde, ayağını denk al" diye rest çekiyor, kimi ortaya saçılan 'utanç belgelerinin' iç ve dış mihraklar eliyle piyasaya saçıldığından dem vuruyor.

Üslup, söylem ne olursa olsun; gerçek şu ki ülkede 'milli iradeyi' ters köşeye yatırarak iktidarı 'hasbelkader' ele geçirmiş zatların durumları pek de iç açıcı değil.

Zamanında sırtlarını 'bir takım odaklara' dayayarak 'gücüne güç' katanların birdenbire koparmaya başladıkları vaveyla, 'ciddi bir tehlike' ile karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor.

Az ve öz bir biçimde söylemeye çalışırsak, herkes bir şekilde 'paçasını' kaptırmış.

En masumunda bile "Ya zamanında yediğim hurmalar tırmalamaya başlarsa" tedirginliği ve uykusuzluk hali gözleniyor.

Sahi, ya her şey ortaya saçılmaya başlarsa 'kimilerinin' hali nice olur?

+   +   +

3 Kasım 2002 seçimlerini milat olarak alırsak, Türkiye son 14 yılı hep 'kapalı kapılar ardında' yapılan bir takım pazarlıkların, müzakerelerin, 'sırrı kıyamete kadar götürülecek' ikili görüşmelerin cenderesinde geçirdi.

'Darbelerden', 'vesayetten' yakınanlar, ne yazık ki iktidarlarını hep 'soru işareti taşıyan ilişkiler' ile pekiştirmeyi marifet haline getirdiler.

Kafalarında çizdikleri rotayı tutturabilmek için kimi zaman 'kanlı bıçaklı oldukları' kişiler ve zümreler ile dostluklar kurup, kimi zaman 'varlıklarını borçlu oldukları' kişileri ve zümreleri düşman ilan ettiler.

'Dünyalık' kayığında kerhen birlikte kürek çekmek zorunda kaldıkları bir takım güruhlar hariç, sonunda 'bütün yol arkadaşları' ile hasım olup çıktılar.

'Yalama iboşlar', 'pervane solcular', 'ülkücü eskileri' ve 'paralel münafıkları' ile ve daha bir yığın kesimle bugün 'köprüler' atılmış, 'ayrı yollar' tutulmuş vaziyettedir.

'Küreğe' asılan kim kaldı diye soracak olursanız, 'dünyalık uğruna her devrin borusunu öttüren' bir avuç ehl-i tarik ile 'etnik özürlerinden' dolayı hala Türk'e diş bilemeye devam eden birkaç zavallı.

+   +   +

'Menfaat kaygısı' ve 'geçmişe hıncın' bir arada tuttuğu bu güruhun son ve en büyük güvencesi buldukları her fırsatta üzerine basa basa adını zikrettikleri 'yüzde 50' gibi gözüküyor.

Heyhat, itirafı zor da olsa, insan kabullenmek istemese de o yüzde 50 için de bir sosyolojik gerçeği dile getirmek kaçınılmaz.

Nasıl ki iktidar sahipleri, karşı karşıya kaldıkları en zor anlarda bile 'çocuklarının', 'damatlarının', 'kuzenlerinin' ve dahi 'yedi sülalelerinin' yarınlarını düşünme güdüsü ile hareket ediyorlarsa, işte o yüzde 50'de aynı durumda.

Nasıl ki hazrete omuz veren ve karşılığını 'ihaleler', 'teşvikler', örtülü ödenekler' ile alan bir takım gruplar varsa, işte o yüzde 50'ye dahil fertler de 'istikrar' bahanesinin arkasına saklanıp aynı yolu takip etmekte.

Yapılanı edileni ortaya koyup, "Dindarlık bunun neresinde, demokrasi bunun hangi kenarında?" diye sorduğunuzda, o yüzde 50 içinde azıcık vicdan taşıyanların cevabı aynen şu oluyor:

- "Evladım, çalmayan mı var?"

Bu anlayış Menderes ile başladı; Demirel ile kuluçka dönemini tamamladı; meşhur "Benim memurum işini bilir" vecizesini ortaya atan Özal ile yükselişe geçti.

O dönem şu söylem meşhurdu:

- "Tamam, bunlar da çalıyor ama memleket için bir takım işler de yapılıyor."

+   +   +

Sahi bugün DP'yi, AP'yi ANAP'ı, 'papatyaları', 'prensleri' hiç hatırlayan var mı?

'Odunu koysa vekil seçtireceğine' iman etmiş, kendilerini öylesine 'güçlü' ve 'muktedir' addeden, 'anayasayı delmeyi', 'adam kayırmayı', 'yolsuzluğu', 'rüşveti'  kendilerine hak gören o partilerden hangisinin esamisi okunuyor?

Öyle görülüyor ki bu topraklarda 'geçmişten ders çıkarma' diye bir gelenek daha uzun bir süre oluşamayacak.

Yazarın Diğer Yazıları