Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) araştırmacıları, dünyanın en kurak ve sıcak bölgelerinde bile havadan içme suyu elde edebilen yenilikçi bir cihaz geliştirdi.

Elektrik veya filtre sistemine ihtiyaç duymadan çalışan bu cihaz, özellikle su kıtlığının yaşandığı bölgelerde umut vadetti.

Hidrojel tabanlı teknoloji, çöldeki nemi toplayarak içme suyuna dönüştürüyor ve küresel su krizine çözüm sunma potansiyeli taşıyor.

Cihaz, iki cam tabaka arasına yerleştirilmiş özel bir hidrojel panelden oluşturdu. Hidrojel, gece boyunca atmosferdeki su buharını emiyor, gündüz ise güneş ışığıyla ısınarak bu nemi buhar olarak serbest bırakıyor. Buhar, soğutucu bir kaplamaya sahip cam yüzeyde yoğunlaşarak saf içme suyuna dönüştü.

MIT Kimya Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Evelyn Wang liderliğindeki ekip, cihazın en dikkat çekici özelliğinin enerji tüketimi olmadan çalışması olduğunu vurguladı. Wang, “Bu teknoloji, suyun kısıtlı olduğu bölgelerde sürdürülebilir bir çözüm sunabilir. Elektrik bağımlılığı olmadan çalışması, ölçeklenebilirliğini artırıyor” dedi.

Daha önceki atmosferik su hasadı cihazlarında, nemi toplamak için kullanılan tuz bazlı malzemeler suya sızarak arıtma ihtiyacını doğuruyordu. Ancak MIT ekibi, gliserol adı verilen bir tuz dengeleyici kullanarak bu sorunu çözdü.

Gliserol, hidrojel içindeki tuz sızıntısını en aza indirerek üretilen suyun içme suyu standartlarına uygun olmasını sağladı.

Nature Water dergisinde yayımlanan çalışmada, cihazın Kaliforniya’daki Ölüm Vadisi’nde, dünyanın en sıcak ve kurak bölgelerinden birinde test edildiği belirtildi. Testler, cihazın %10 ila %30 bağıl nem seviyelerinde günde 57 ila 161,5 mililitre su ürettiğini gösterdi.

Araştırmacılar, daha nemli bölgelerde bu miktarın artabileceğini öngörüyor.Uluslararası su araştırmaları alanında önde gelen isimlerden, Kaliforniya Üniversitesi’nden Prof. Dr. Omar Yaghi, MIT’nin çalışmasını “çığır açıcı” olarak nitelendirdi. Yaghi, “Hidrojel tabanlı bu sistem, düşük nem koşullarında bile verimli çalışarak su kıtlığına karşı güçlü bir araç sunuyor. Gelecekte bu teknoloji, özellikle Afrika ve Orta Doğu gibi bölgelerde hayat kurtarıcı olabilir” dedi.

Yaghi, kendi ekibinin de benzer şekilde metal-organik çerçeve (MOF) teknolojileriyle su hasadı üzerine çalıştığını, ancak MIT’nin elektriksiz çözümünün erişilebilirlik açısından önemli bir avantaj sağladığını belirtti.

Cihazın tasarımı, pencere boyutlarında ve düşük maliyetli malzemelerle üretilebilir olmasıyla dikkat çekti. Hidrojel, su emilimini artırmak için baloncuklu naylon benzeri küçük kubbeler şeklinde kalıplanmış, böylece yüzey alanı ve su toplama kapasitesi artırılmış. Ayrıca, dış yüzeydeki polimer kaplama, camın soğuk kalmasını sağlayarak buharın yoğunlaşmasını hızlandırdı.

MIT ekibi, bu cihazın çok panelli versiyonlarının bir hanenin günlük su ihtiyacını karşılayabileceğini öngördü.

Su kıtlığı, dünya genelinde 2,2 milyar insanı etkileyen kritik bir sorun. Birleşmiş Milletler’in 2023 raporuna göre, 2030 yılına kadar küresel su talebinin %40’ı karşılanamayabilir. Bu bağlamda, MIT’nin buluşu, özellikle kırsal ve altyapısı sınırlı bölgeler için umut vadetti.

Londra Imperial College’dan su teknolojileri uzmanı Dr. Ania Grobicki, “Bu cihaz, enerji bağımlılığı olmadan çalışmasıyla devrim niteliğinde. Ancak, büyük ölçekli üretim ve dağıtım için maliyet analizlerinin tamamlanması gerekiyor” diyerek teknolojinin ticarileşme potansiyeline dikkat çekti.

MIT ekibi, cihazın verimliliğini artırmak ve daha büyük ölçekte üretim için çalışmalarını sürdürüyor.

Ölüm Vadisi’nde elde edilen sonuçlar, teknolojinin zorlu koşullarda bile etkili olduğunu kanıtlarken, araştırmacılar daha nemli bölgelerde üretkenliğin daha yüksek olabileceğini belirtiyor. Bu buluş, su kıtlığına karşı sürdürülebilir ve erişilebilir çözümler arayan dünya için umut ışığı olabilir.