Anketler seçim simülasyonları için yanıltıcı olabilir, fakat anlık siyasal eğilimleri yansıtmak açısından iyi bir fotoğraf verirler. Yılsonuna doğru yayınlanan 4 ankette de (BETİMAR, GENAR, OPTİMAR ve AREA) seçmen eğilimlerine ilişkin hızlı bir hareketliliğin olduğu görülmekte. Gerçek şu ki son genel seçimler baz alındığında, iktidar-muhalefet dengesinde değişen hiçbir şey yok.

AREA’nın Anketi

Murat KARAN’nın başkanlığını yaptığı AREA’ya göre bugün seçim olsa, AKP %30 ile CHP’nin %3 puan önünde yer almakta. Yüzde %27.1 oy oranına sahip CHP’yi, MHP %10.1, DEM Parti %8.6 ve İYİ Parti de %7.1 ile izlemekte. Böylece bu beş parti %7 olan seçim barajının üstünde kalıyor.

Ülkemizde otoriterizmin ağır baskısı altında şekillenen bir yönetememe sorununa rağmen, seçmen davranışında CHP aleyhine görülen bu olumsuz değişikliğin en önemli nedeni, Suriye’de oluşan yeni durumun iktidar lehine yarattığı psikolojik iklim olabilir.

Her ne kadar ekonomiyle ilgili veriler, seçmen eğilimlerini belirleyen birincil faktör olarak kabul edilse de duygu yüklü köpürtmelerin Türk siyasetindeki etkinliğini asla gözden uzak tutmamalıyız.

İlginçtir, Bahçeli’nin Öcalan davetiyle ilgili tartışmalar -birçok öngörünün aksine- MHP’de bir oy azalmasına yol açmamış görünüyor. Bu durum, zaman içinde AKP’den yoğun geçişlerin de etkisiyle, MHP tabanında siyasal İslam’a çok yakın bir profil değişikliği ile izah edilebilir.

Cumhurbaşkanlığı seçimi neden önemli?

“Sultani Rejim”le birlikte parlamentonun önemini tamamen yitirmesi, partilerin özgün değerini önemli ölçüde törpüledi. Artık tabandan tavana kadar Türk siyasetinin cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinden okunması anlaşılır bir durum. Bu bağlamda partiler için bütün mesele, kazanma ihtimali olan bir cumhurbaşkanı adayının etrafında %51’lik kombinasyona dahil olabilmek.

Demokratik kültür açısından sakıncalı olsa da partilerin cumhurbaşkanlığı seçiminde alacağı pozisyon büyük ölçüde genel seçimdeki başarılarının temel dinamiğini oluşturacak.

Cumhurbaşkanı adayları ve tercihler

Anketlerde genel kanaat; Mansur Yavaş’ın halen eski popülaritesini sürdürdüğü…

AREA’ya göre, beğeni oranı açısından Mansur Yavaş %60.5 ile ilk sırada yer almakta. Ekrem İmamoğlu ve Tayyip Erdoğan’ın beğeni oranlarının ise sırasıyla %46.7 ve %41.8 olduğu görülüyor.

Ankette açık uçlu olarak sorulan “Muhalefetin CB adayı kim olmalı” sorusuna oldukça ilginç cevaplar verilmiş durumda. Bu soruya karşılık %35.2 ile Mansur Yavaş ilk sırada yer alırken, bu siyasetçiyi %17.8 ile Ekrem İmamoğlu ve %4.2 ile de Özgür Özel izlemekte.

Ankette “Muhalefet bir aday üzerinde uzlaşamazsa, CB seçiminde tercihiniz ne olur” sorusuna verilen cevaplar da son derecede ilginç.

Üçlü CB adaylığı seçeneğinde, Mansur Yavaş %35.9 ve Tayyip Erdoğan % 31.5 ile ilk iki sırada yer alırken, bu siyasetçileri %21.7 oy oranı ile Ekrem İmamoğlu izliyor.

İlginçtir Mansur Yavaş, üç adayın yarıştığı seçenekte hemen her partinin seçmeninden kayda değer bir oy alabiliyor. Bu bağlamda özellikle DEM Parti seçmeninin 36.5’lik bir oy tercihi, “Mansur Yavaş Kürt kökenli vatandaşlardan oy alamaz” tezini geçersiz kılıyor.

Sadece Mansur Yavaş ve Tayyip Erdoğan’ın aday olması durumunda, Mansur Yavaş (%52.9), Tayyip Erdoğan’ın (%32.4) tam %20.5 puan önünde yer alıyor. Ekrem İmamoğlu ile Tayyip Erdoğan’ın yarışması durumunda ise, İmamoğlu (%46.1) Erdoğan’ın (%38.2) %7.9 puan üstünde görünüyor.

Muhalefetin derin paradoksu

Görünüşe göre muhalefet oy potansiyeli açısından %60’lık bir kitleyi kapsıyor. Genelleştirilirse muhalefetin ana parçalarından CHP’nin %30, DEM Partinin %9 ve milliyetçi/muhafazakâr kesimin de %20 (İYİ Parti, ZP, YRP ve diğerleri) düzeyinde bir oy potansiyeli var.

Politik realite, cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefetin kendi içinde bir kesişim kümesi yaratmasının çok zor olduğunu gösteriyor. İşin gerçeği, bugün muhalefetin bir iş birliği oluşturma ihtimali, derme çatma altılı masa döneminden çok daha düşük görünüyor.

İktidarın “bir daha kazanmak” adına basit, geleneksel ve çok etkili bir seçim stratejisi var; muhalefeti güvenlik ve beka retoriğine tam karşıt bir düzlemde hizalamak. Ve sonuçta DEM Parti ve Kandil üzerinden yürütülecek kriminalizasyon çalışmalarıyla, her türlü başarıyı(!) sağlamak.

Gerçekte muhalefet açısından çok erken dönemde başlayan adaylık tartışılmaları, iç dinamikler arası olası sürtüşmeleri tetiklemesi açısından zararlı olabilir.

Fakat yine de var olan paradoks çözülmeden, muhalefetin yönetme adına bir alternatif oluşturması mümkün değil. Bu nedenle CHP tarafından öncelikle cevaplanması gereken acil ve kritik bir soru var; cumhurbaşkanlığı seçiminde referans ne olacak olacak?

Anketlerin ışığında, muhalefetin genelini de kapsayan somut ve ölçülebilir veriler mi?

İdeolojik taassubun baskınlığında alınan parti içi kararlar mı?

Zurnanın zırt dediği yer tam da burası…

Gerisi teferruat.