Rahim nakli operasyonlarında en kritik ve zorlu süreçlerden biri olan bağışıklık baskılayıcı ilaç (immünosüpresyon) zorunluluğunu ortadan kaldırma hedefi, bilimsel araştırmaların en önemli gündem maddesi haline geldi. Tıp dünyası, bu hayati operasyonun geleceğini tamamen değiştirebilecek, ilaçsız nakil olasılığı üzerinde yoğunlaştı.
Rahim nakli, rahim faktörü kısırlığı yaşayan kadınlar için çocuk sahibi olmanın kapısını açan deneysel bir tedavi yöntemi olarak öne çıktı. Ancak bugüne kadar gerçekleştirilen tüm başarılı nakillerde, organın vücut tarafından reddedilmesini engellemek amacıyla, alıcıların güçlü yan etkileri bulunan ve uzun süreli kullanımda böbrek hasarı ile diyabet gibi riskleri taşıyan bağışıklık baskılayıcı ilaçları kullanması gerekti.
HAYVAN DENEYLERİNDE UMUT VEREN GELİŞMELER
Bilim insanları, ilaçsız nakil olasılığını araştırmaya fare (rodent) deneyleriyle başladı. İsveç'teki Göteborg Üniversitesi'nden Dr. Mats Brännström liderliğindeki ekip, 2014 yılında dünyanın ilk başarılı canlı doğumunu gerçekleştiren çalışmalarla bu alana öncülük etmişti. Bu deneylerde, bağışıklık sisteminin reddetme tepkisini vermediği "singenik model" kullanılarak, ilk başta ilaçsız rahim nakillerinin ve ardından başarılı gebeliklerin mümkün olduğu gösterildi. Ancak insan nakillerini taklit eden, farklı genetik yapıdaki verici ve alıcıların kullanıldığı "allojenik" modellerde, organ reddi halen önemli bir sorun olarak kaldı ve ilaç kullanımı zorunlu hale geldi.
UZMAN GÖRÜŞLERİ: "HALEN ERKEN AMA İMKANSIZ DEĞİL"
Konuyla ilgili görüş bildiren ABD'deki Penn Medicine'den Dr. Kate O'Neill, mevcut durumda rahim nakli geçiren her hastanın, organ yerinde kaldığı sürece anti-red ilaçları kullanmak zorunda olduğunu ve bu ilaçların toksik risklerinden dolayı nakledilen rahmin en fazla iki doğumdan sonra alındığını ifade etti. Dr. O'Neill, bu risklerin yönetilmesinin operasyonun kritik bir parçası olduğunu vurguladı.
Diğer yandan, Texas Çocuk Hastanesi ve Baylor Tıp Fakültesi'nden uzmanlar, rahim naklinin, hayati organ nakillerinden farklı olarak geçici bir prosedür olduğunu ve "ephemeral nakil" olarak görüldüğünü belirttiler. Bu durum, rahim alındığında ilaç kullanımının sonlandırılması anlamına geliyordu. Ancak temel amaç, ilacın hiç kullanılmadığı veya minimum düzeyde kullanıldığı bir yönteme ulaşmaktı.
Araştırmacılar, bağışıklık sistemi tepkisini kalıcı olarak susturacak, örneğin köpekbalığı bağışıklık sistemi proteinlerini kullanarak organı bir tür koruma altına alma veya alıcının kendi kök hücrelerini kullanarak nakli gerçekleştirmeyi kapsayan yeni genetik ve hücresel tedaviler üzerinde çalışıyor. Ancak bu yöntemlerin rahim naklinde güvenli ve etkili olup olmayacağı henüz bilimsel olarak kanıtlanmadı.
Maryland, Baltimore merkezli Johns Hopkins Tıp'tan bir sözcü ise, devam eden klinik çalışmalarında, organ reddini önleme amacıyla bağışıklık baskılayıcı ilaç kullanımının bir zorunluluk teşkil ettiğini ve bu ilaçlara kontrendikasyonu (kullanılmasını engelleyen durumu) olan kadınların aday olarak kabul edilmediğini açıkladı.
Bilimsel veriler, bağışıklık baskılayıcı ilaçlar olmadan insanlarda başarılı ve kalıcı bir rahim naklinin gerçekleştirilebilmesi için halen kapsamlı araştırmalara ve yenilikçi klinik denemelere ihtiyaç duyulduğunu ortaya koydu.
Uzmanlar, bu zorlu hedefin gerçekleşmesi durumunda, rahim naklinin kısırlık tedavisindeki yerinin kökten değişeceğini ve bu sürecin risklerinin önemli ölçüde azalacağını öngördü.