Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

'İnanç' cemaati mi menfaat şirketi mi?

Emin ellerde olduğu iddia edilen memleket, 'bir bardak suda' çalkalanıp duruyor. Sınırların hemen yanı başında kan gövdeyi götürürken; 'mezhep' savaşları, 'etnik' temizlikler tam gaz sürerken bizim devletluler 'yaldızlı sözler' ile gemi yüzdürüyor.

Toplumdaki bölünme, en tepeden en aşağı kademeye kadar ağırlığını hissettiriyor.

Birinin 'daveti' diğeri için 'aşağılanma' sebebi; öbürünün 'en mutlu' günü, beriki için 'kara bir zaman' dilimi olarak görünüyor.

Bu ortamdan faydalanan Firavun adayı, hedefine her gün bir adım daha yol alıyor.

Adam bir sabah kalkıyor bazı davaların 'savcısı' olduğunu haykırıyor; birkaç ay sonra 'hâkim' yerine geçip, o davaları yürüten savcının yakasına yapışıyor.

'Hâkim' o, 'savcı' o, 'müşteki' o, 'mağdur' o, 'maktül' o, 'davacı' ve 'davalı' o.

'Zaman' ve 'duruma' göre pozisyon alıyor ya, bu da aynı anda 'bütün makam ve mevkilere' sahip olmasını zorunlu kılıyor.

Hepsi birden olacak ki 'nerede açık var' ise derhal orayı kapatabilsin; kimse 'kendisine' yahut 'yandaş', 'yanaşma' ve dahi 'yalakalarına' ilişemesin.

Bir yerden 'pis kokular' mı geliyor; anında müdahale edile ve üstü örtüle.

Bazı 'kirli ilişkiler' afişe mi oldu, derhal örtbas edile.

Yöntem, kural, kaide böyle.

***

Adam 'mutlak doğru' olduğuna, 'seçilmiş' olduğuna ve 'derin bir hesaplaşma' için özel olarak görevlendirildiğine inanıyor.

Haliyle yaptığı her şeye 'kılıf' mı dersiniz, 'fetva' mı dersiniz, 'onay' mı dersiniz ne derseniz deyiniz, bulması mümkün.

Karşısına dikilip de "Ya kardeşim sen neye tabisin? Hangi yasa ya da ilkeleri gözeterek hareket ediyorsun" diyen asla çıkamaz.

Çıkmayacak da; zira bu yapı 'öylesine çetrefilli', 'öylesine ilkesiz' bir kıvama geldi ki dünyanın en baba sosyologları toplansa işin adını koyamaz.

Bir bakıyorsunuz 'bütün cemaatler' adamın arkasında 'ittifak' eyleyip 'tespih tanesi' gibi dizilmişler; ne âlâ.

Aynı cemaatler, 'perde arkasında' birbirlerini tekfirle itham etmeye devam ediyorlar.

Hale bakın ki 'iş görmek' için fetva alınan zat, birçok cemaatin gözünden mezhepsiz. Onun 'değil fetvalarına', 'hiçbir görüşüne' itibar edilmemesini telkin ediyorlar.

Sonra bir bakıyorsunuz onun fetvaları ile 'devlet' yönetiliyor ama bu dini bütün 'ehli sünnet' sömürgenlerinin gıkı çıkmıyor.

Keza aynı güruh halka dönüp 'şianın ne baş belası' olduğundan dem vurup, sonra 'devleti şekillendiren' aynı kafadaki adamlara kol kanat geren hazrete biat ediyor.

***

Demek ki bu cemaatlerin kerhen birlikteliği asla ve kat'a 'bir inanç birlikteliği' değil.

Bu garabet yapıyı ayakta tutan, bilinenin aksine çok daha başka 'bir sihirli güç' var.

'İnançları' ayrı, 'mezhep', 'meşrep' ve yöntemleri farklı ise o vakit 'ortak nokta' ne?

"Memleket sevdası" deseniz, 'en milliyetçisi' bile "Kan dursun da ne olursa olsun" diyecek kadar küstahlaşıp, gerekirse 'özerkliğe' yeşil ışık yakıyor.

'En dindarı' kendince takiyye yapıp, "Biz de biliyoruz çalınanı çırpılanı, ama bu paylaşmasını biliyor" savunmasında.

'En demokratı' zaten 'mükemmel bir demokrasi' olmadığından dem vurmakta.

O zaman ortada 'tek gerçek' kalıyor:

'Dünyalık', 'çıkar', 'para'

Bu yapı bir dağılırsa yıllardır 'cami', 'yurt', 'kurs', 'öğrenci', 'kitap', 'dergi', 'gazete' bahaneleri ile milletin kanını emen 'kerameti kendinden menkul' hazretlerin 'dümen ayarları' bozulacak.

'Evlatları', 'torunları' ve dahi 'yedi sülaleleri' için hazırladıkları saltanat sarsılacak. Şimdilik 'dünyalık çeşmesi' öyle ya da böyle akmaya devam ediyor.

Ama bu yapı bir darbe yerse, 'yarınların' ne olacağı meçhul.

'Ahiret' mi; kardeşim 'herkesin kendini kurtarma' dönemi.

***

Memleket, 'öylesine bir kördüğüm' ile karşı karşıya ki çözebilene aşk olsun.

Şık kıyafetleri ile 'yaldızlı salonlara' doluşup 'birer kadeh suda gemi yüzdürenlerin' maharetlerini küçümsememek gerekir. 

Bu 'her babayiğidin' yapabileceği, 'her midenin' kaldırabileceği bir durum değil.

Tekdir etmek mi yoksa, takdir etmek mi gerek?

 

Yazarın Diğer Yazıları