İnsan hayatının en ucuz olduğu ülkeyiz / İsmail ÖZCAN

İnsan hayatının en ucuz olduğu ülkeyiz / İsmail ÖZCAN
​​​​​​​“Bir ay önce cezaevinden çıkan eski eş, boşandığı karısını sokak ortasında öldürdü”, “Eşini ve 4 yaşındaki üvey oğlunu bıçaklayarak öldürdü”, “Arabasında müzik dinleyen adamı, ‘yüksek sesle müzik dinliyorsun’ diye bıçaklayarak öldürdü”, “Yan bakma kavgası kanlı bitti”, “7 ay önce evlendiği kocasını kıskançlık yüzünden bıçaklayarak öldürdü”.

Bu başlıklar, 7 Ağustos 2023 tarihli bir gazetenin 3. sayfa haberleri. Yani ülkemizde bir günün cinayet bilançosu. Benzer haberler bazen azalarak bazen artarak her gün yer alıyor. Ülkemizde cinayet işlenmediği gün olmuyor, bazı günlerde bir-iki cinayetle yetinilmiyor, kurbanı üçte beşte kalmayan katliamlar yapılıyor.

Şu dünyada insanın yaşama hakkından daha önde, daha değerli, daha kutsal bir hak düşünülebilir mi? İnsan, yaşama hakkına sahip değilse sahip olduğu herhangi bir hakkın, servetin, zenginliğin, makamın, şöhretin değeri olabilir mi? Bu en değerli hakka saygı gösterilmeyen bir ülke, bir toplum uygar bir ülke, bir toplum olduğunu iddia edebilir mi?

İnsan hayatına bu kadar kolay kıyıldığı, insan hayatının bu kadar ucuz olduğu, “yan baktın”, “trafikte bana yol vermedin”, “bana karşı sesini yükselttin”, “benim istediğim müziği çalmadın” gibi entipüften sebeplerle insanların öldürüldüğü başka bir ülke göstermek çok zordur. Böyle adeta “gözünün üstünde kaşın var” gibi sudan gerekçelerle insan öldürülmesi kadar ilkellik, çağdışılık hiçbir uygar ülkede görülmez.

Ülkemizdeki cinayetlerin çok büyük bir bölümü kendilerini dokunulmaz, sataşılmaz, itiraz edilmez kabul eden su katılmadık bir feodal karakter sahibi yani tam bir maganda olan insanlar tarafından işlenmektedir. Epeyi bir bölümü de özgüveni dibe vurmuş, aşağılık kompleksine kapılmış, kendini en hain şekilde ispatlama çabası güden kimselerce işlenmektedir. Cehaletin, hırsın, aç gözlülüğün de işlenen cinayetlerde payı bulunmaktadır.

Yakınlarda İstanbul Esenyurt’ta bir tekel bayiinde işlenen cinayet bütün TV kanallarında tekrar tekrar gösterildi. Bu, ülkemizde insanların nasıl elini kolunu sallayarak cinayet işleyebildiğinin, çünkü alacağı cezanın, mahkûmiyetin kendileri için hiç caydırıcılığı olmadığının da bir kanıtıydı.

Bunlar madalyonun bir yüzüdür. Diğer yüzü de aynı derecede önemlidir ve şudur:

Türkiye’de cinayetlerin her geçen gün artıyor, yükseliyor olmasında mevcut yasalarda canilere, katillere karşı öngörülen cezaların hiçbir korkutuculuğu, yıldırıcılığı olmamasının büyük rolü bulunmaktadır. Ayrıca zaten caydırıcılığı olmayan bu cezaların mahkemelerde hâkimler tarafından sanığın pişmanlığı, iyi hâli, tahrik vesaire gibi sebeplerle daha da indirilmesidir. Amden, kasten, bilinçle, keyifle en vahşi cinayetleri işleyen birçok cani; hiç samimi olmadığı halde pişmanlık ifade ederek, kravat takarak, yalancıktan boynu bükük davranarak iyi hâl indiriminden yararlanmaktadır. Böylece müebbet hapislik suçlardan birkaç yıllık hapisle paçayı kurtarmaktadır. Bu, adaletin sahtekârlığa alet edilmesinden başka bir şey değildir. Sanıyorum durmuş, oturmuş, medeni bir ülkede böyle sahtekârlıklara izin verilmez.

Bizim ülkemizde cinayetlerin önlenmesi için ilk yapılacak şeylerden biri hiçbir cani ve katile en küçük bir indirim uygulamamak, zaten caydırıcılığı olmayan mevcut cezaları artırmaktır. Ülkemizde ikide bir idam cezası talebinin gündeme gelmesinin sebebi mevcut cezaların yetersiz olmasıdır. Cinayet işleyip birkaç yıl yatarak kurtulacağını bilen biriyle bir cana kıydığı için ömrünü hapishanede geçireceğini ve orada öleceğini bilen biri, bir olur mu?

Mevcut yasalar cinayetleri caydırıcı, önleyici değil, maalesef teşvik edicidir.