İslamcılar, Ümmetçiler nerede?

İslam dünyasında birtakım mezheplerin, tarikatların, grupların, işi şiddete dökenlerin ortak noktası; Kur'an'ın ayetlerine, Allah'ın kelamlarına yaptıkları farklı yorumlar…

Bir anda birbirlerini "şirk koşmak"la itham ediyorlar, bir bakmışsınız mescitler ayrılmış, sohbetler sonlandırılmış ve bir bakmışsınız namaz saatleri bile değişmiş. Örneğin Türkiye'de Diyanet'in namaz saatlerini kabul etmeyen çok sayıda tarikat var.

İslam coğrafyasına has bir sorun değil aslında. Diğer semavi dinlerin aşırı uçlarında da benzer hadiseler yaşanıyor. Ancak şiddet, bizdeki kadar yaygın değil.

Örneğin Avrupa'da son yıllarda Hristiyan ya da Musevi mezheplerin, tarikatların kendi içlerinde silahlı çatışmaya girdiklerini, birbirlerini öldürdüklerini duymuyoruz.

Suriye'de, Irak'ta, Afganistan'da, Mısır'da, Libya'da birbirlerini öldürecek kadar gözleri dönen gruplar, infaz anında "Allahu Ekber" diye bağırıyorlar. İki düşman grup, iki farklı görüş, döndükleri kıble aynı, yaptıkları dua aynı, inandıkları peygamber ve Allah aynı… Hepsinden de ötesi birbirlerini öldürürken söyledikleri sözler aynı!

İşte bu geri kalmışlığın, cahiliyenin kalıntılarıdır.

Türkiye'de her fırsatta ona, buna "cahiliye kalıntısı" diyerek kendilerini "ümmet temsilcisi" olarak tanımlayan İslamcı grupların kafa yapısı da çok farklı değil.

Asıl korkutucu olan ise tıpkı 15 Temmuz'da gördüğümüz gibi işler giderek kontrolden çıkıyor.

Tıpkı, kimin haklı, kimin haksız olduğunun belli olmadığı iç savaşla parçalanmış Ortadoğu ülkeleri gibi.

***

Son yaşanan olay İzmir'den.

Günboyu Gazetesi'nin internet sayfasından Ümit Karadağ'ın özel haberinde aynen şu ifadeler var:

"İzmir'de faaliyet gösteren Selefi Ebu Haris lakaplı vaizin müritleri ile Menzil tarikatı mensupları arasında silahlı kavga çıktı. Ebu Haris lakaplı vaiz, Menzilcilerin üzerine ateş ederken görüntülendi.

Vasat Kitabevi isimli Youtube kanalında dini içerikli programlar yapan Selefi Ebu Haris lakaplı vaizin müritleriyle, Menzil tarikatı mensupları karşı karşıya geldi. İddialara göre Ebu Haris sohbetlerinde Menzil tarikatını 'Şirk içinde olmakla' suçluyordu."

"Türkiye nereye gidiyor?" diye sormayın sakın. Her şeyin aşırılığında ortaya çıkacak sonuçlar bunlar.

Türkiye'de özellikle Suriyeli nüfusla birlikte Selefi akımlar da etkinleşmeye başladı. Dahası örgütlenmeye de başladılar.

DW Türkçe'de çarpıcı bir analiz haber yayınlandı. Eğitim politikası uzmanı Prof. Dr. Esergül Balcı'nın 2018'de yayınladığı rapora dayandırılan habere göre, "Türkiye'de 2,6 milyondan fazla kişinin bir tarikat ya da cemaatle organik bağı bulunuyor. Bir tarikat ya da cemaatin mensubu olduğunu ifade edenlerin yüzde dokuzu, 'ılımlı İslam' tabirini reddediyor ve İslam'ın özünün cihat olduğuna inanıyor. Türkiye'de 10 bin 53 özel öğretim kurumu bulunuyor. Balcı'nın raporuna göre, bu kurumların üçte biri bir tarikat ya da cemaat ile bağlantılı. Tarikat ve cemaatlerle bağı olan okullarda öğrenim gören öğrenci sayısıysa 210 binin üzerinde."

***

"İslam'dan rahatsız mısın, eğitim yuvalarımızın İslami olmasında ne sakınca görüyorsun" diyen gruplar, kişiler olabilir.

Sakınca görüyorum. Çünkü "Allah" diyerek çocuklarımızı, evlatlarımızı yanlış yönlendirenler, İslam'a hizmet diyerek kendi örgütlenmelerine hizmetkar yetiştiriyorlar.

Mercedes'e, BMW'ye binmeyen şeyh, hoca kalmadı. Varsa da mahalle aralarında kalanlar, popüler olmayanlardır. Bu gerçek bile bize gelinen durum hakkında ciddi ipuçları veriyor.

Burada sorulması gereken soru şudur; Ümmetçi olduğunu iddia eden vakıflar, gruplar, tarikatlar çocuklarımızın İslam'a uygun yetiştirebiliyorlar mı? Gözlemlerim, yaşadıklarım ve duyduklarıma baktığımda kocaman bir "HAYIR" çıkıyor ağzımdan.

Önceki gün sosyal medyada ortaya çıkan görüntüleri hatırlayın. El kadar sebiler, kara çarşaflar içinde "ölüm" sloganları atıyorlar.

Sevgi dini olan İslam'da böyle bir eğitim modeli, böyle bir kindarlık, böyle bir olağanlaşan şiddet var mıdır?

***

Türkiye'nin en değerli, en güzide, en özel doğal güzellikleri katlediliyor.

Kaz Dağları'ndan bahsediyorum.

Fotoğraflara, çekilen görüntülere bakın; yüreğiniz acır.

Allah'ın verdiği ormanları, doğal güzellikleri acımasızca katletmişler. Hem de izin verilen alanın dışına taşarak.

İslamcı gruplara, tarikatlara, cemaatlere bakıyorum.

En başta tepki göstermesi gerekenler onlar… Ama bırakın açıklamayı, ortada tek bir kelam yok!

Mesele aşırılık değil, gerçek İslam'ın yaşanması meselesidir.

Kazdağları için çırpınan, oraya koşan on binler mi Allah katında daha Müslüman?

Yoksa Allah'ın kelamlarını farklı yorumladıkları için birbirini vuran, öldürenler mi daha Müslüman?

Yazarın Diğer Yazıları