Sevilen birinin kaybı, yalnızca duygusal bir travma değil, aynı zamanda fiziksel sağlığı tehdit eden ciddi bir risk faktörü.

Danimarka’da gerçekleştirilen yeni bir araştırma, yoğun ve uzun süreli yas yaşayan kişilerin ölüm riskinin neredeyse iki katına çıktığını ortaya koydu. Uzmanlar, kalp kırıklığı olarak bilinen bu durumun, kardiyovasküler hastalıklar ve ruhsal sorunlarla doğrudan bağlantılı olduğunu belirtti.

On Yıllık Takip: Yasın Ölümcül Etkisi Danimarkalı bilim insanları, Aarhus Üniversitesi’nden Dr. Mette Kjærgaard Nielsen liderliğinde, 2012’den itibaren yakınlarını kaybeden 1.735 kişiyi 10 yıl boyunca izledi. Frontiers in Public Health dergisinde yayımlanan çalışmada, katılımcılar yas belirtilerinin şiddetine göre beş gruba ayrıldı.

En yoğun yas semptomlarına sahip grup, en düşük yas belirtileri gösterenlere kıyasla %88 daha yüksek ölüm riski taşıyor.

Dr. Nielsen, “Yüksek yas semptomları, kalp damar hastalıkları, intihar ve akıl sağlığı sorunlarıyla bağlantılı. Bu durum, ölüm riskini artıran bir zincir tepki oluşturuyor” dedi.

Araştırma, yas sürecinde sağlık hizmetlerine başvurunun arttığını ve ruhsal sorunların bu riski daha da körüklediğini gösterdi.

Nielsen, risk altındaki bireylerin erken dönemde tespit edilerek psikolojik destek almasının hayati önem taşıdığını vurgulayarak, “Pratisyen hekimler, bu kişileri belirleyip yönlendirebilir. Erken müdahale, hayat kurtarabilir” diye ekledi.

KIRIK KALP SENDROMU: GERÇEK BİR TEHDİT

Yoğun duygusal stresin yol açtığı “kırık kalp sendromu” ya da bilimsel adıyla takotsubo kardiyomiyopatisi, kalp kırıklığının fiziksel bir yansıması olarak öne çıktı.

İlk kez 1990 yılında Japon bilim insanı Dr. Hiraru Sato tarafından tanımlanan bu sendrom, kalbin sol ventrikülünün ani stresle balon gibi şişmesine ve pompalama işlevini yerine getirememesine neden oldu.

Kalp kriziyle karıştırılabilen bu durum, genellikle geçici olsa da ölümcül sonuçlar doğurabiliyor.

Journal of the American Heart Association’da yayımlanan bir başka çalışma, kırık kalp sendromunun kadınlarda daha sık görüldüğünü, ancak erkeklerde ölüm riskinin daha yüksek olduğunu ortaya koydu.

Kardiyolog Dr. Harmony Reynolds, “Kadınlarda hormonal faktörler bu sendromu tetikleyebilir, ancak erkeklerde komplikasyonlar daha ciddi seyredebiliyor” dedi.

Araştırma, sevilen birinin kaybından sonraki üç yıl içinde kalp hastalıkları ve intihar riskinin arttığını da gösterdi.

STRESİN KALBE VURDUĞU DARBE

Harvard Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Sunil Shah, sevilen birinin kaybının kan pıhtılaşması, kan basıncı ve stres hormonu düzeylerinde değişikliklere yol açtığını belirtti.

JAMA Internal Medicine’de yayımlanan bir çalışmada, eşini kaybeden bireylerde ilk 30 gün içinde kalp krizi veya inme riskinin iki kat arttığı tespit edildi.

Shah, “Keder, fiziksel strese neden oluyor ve bireylerin ilaçlarını düzenli almasını engelleyebiliyor. Bu, kardiyovasküler olayları tetikliyor” dedi.

Stresin kalp üzerindeki etkileri, sadece kırık kalp sendromuyla sınırlı değil. Psikososyal terapilerin ve antidepresan tedavilerin bu riski azalttığına dair çalışmalar da umut verici.

ERKEN MÜDAHALE HAYAT KURTARIR

Uzmanlar, kırık kalp sendromunun belirtilerini ciddiye almanın önemine dikkat çekti.

Ani göğüs ağrısı, nefes darlığı, düzensiz kalp atışı gibi semptomlar, acil tıbbi müdahale gerektiriyor.

Kardiyoloji Bölümü’nden uzmanlar, “Bu belirtiler kalp kriziyle karıştırılabilir, ancak kırık kalp sendromunda koroner arterlerde tıkanıklık olmaz. Tanı, EKG, kan testleri ve ekokardiyografi ile konulur” dedi.

Tedavi, hastanın durumuna göre ilaç tedavisi, yaşam tarzı değişiklikleri ve stres yönetimi içeriyor.

Nadir durumlarda ölümcül olsa da, çoğu hasta uygun tedaviyle iyileşiyor. Ancak, sendromun tekrarlama riski düşük de olsa mevcut. Düzenli takip ve psikolojik destek, bu süreçte kritik rol oynadı.

TOPLUM BİLİNCİ VE DESTEK ŞART

Araştırmalar, sevilen birinin kaybının yalnızca bireyi değil, çevresini de etkilediğini gösterdi.

Londra Üniversitesi’nden Dr. Shah, “Keder, sosyal ve psikolojik bir yük oluşturuyor. Aile ve arkadaşların desteği, bu riskleri azaltabilir” dedi.

Türkiye’de de kalp damar hastalıklarının ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer aldığı düşünüldüğünde, yas ve stres yönetiminin halk sağlığı açısından önemi bir kez daha ortaya çıktı.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, ölümlerin %33,4’ü kalp ve damar hastalıklarından kaynaklandı.

Sağlık Bakanlığı’nın “Türkiye Kalp ve Damar Hastalıkları Önleme ve Kontrol Programı” bu tür riskleri azaltmak için aile hekimlerinin aktif rol almasını hedefledi.

Uzmanlar, 40 yaş üstü bireylerin düzenli kardiyovasküler risk değerlendirmesi yaptırmasını önerdi.

KALBİNİZİ KORUYUN

Kırık kalp sendromu ve yoğun yas, modern tıbbın çözmesi gereken karmaşık bir bulmaca. Ancak bilim, bu duygusal yükün fiziksel sonuçlarını anlamaya her geçen gün daha da yaklaşıyor.

Uzmanlar, sevdiklerini kaybeden bireylerin hem fiziksel hem de ruhsal sağlıklarını korumak için destek sistemlerine erişiminin artırılması gerektiğini vurguladı.

Kalp kırıklığı, yalnızca bir metafor değil; gerçek bir sağlık tehdidi. Erken farkındalık ve müdahale, bu tehdidi bertaraf edebilir.