YENİÇAĞ / ÖZEL HABER

Yedi senedir başta TBMM olmak üzere her fırsatta Kanal İstanbul ile yapılmak istenenlerin yanlışlığını ortaya koymak için çabaladığını belirten deneyimli siyaset adama Hayrettin Nuhoğlu “İstanbul’a sevdalı bir mühendis olarak bu konuda bazı açıklamalar yapmak zaruret halini almıştır” diyerek şunları söyledi:

Çevre ve Şehircilik Bakanı gündemimizde yok derken, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı asla vazgeçmedik, kesinlikle yapacağız demektedir. TV kanallarında da pek çok kimse olumlu ya da olumsuz yönde konuşmaktadır.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir. Kanal İstanbul bir proje midir?

Bir yatırım düşüncesinin projeye dönüşebilmesi için amaca uygunluğu ve uygulanabilir olduğu fizibilite raporuyla belirlenir. Fizibilite raporuna temel teşkil edecek bir ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) raporunun olması da gerekir. Çok kapsamlı bir ÇED raporu hazırlandı ama bu rapor çelişkilerle, büyük yanlışlıklarla ve hesap hatalarıyla doludur. Şimdilik bu detaylara girmeyeceğiz. Ortada fizibilite raporu da olmadığına göre bu hayali düşünceye şimdilik proje demek mümkün değildir.

BUNU SÖYLEYENLER ÇILGINDIR

Gerçek bir fizibilite raporuyla projeye dönüşse bile böyle bir projeye ihtiyaç var mıdır? Olumsuz yönleri o kadar çok ve etkilidir ki olumlu yönü olarak sayılan gerekçelerin tutarsızlıklarını açıklamaya gerek yoktur. İstanbul Boğazındaki tarihi yapıları korumak, gemilerin geçiş için bekleme sürelerini ortadan kaldırmak, istihdam sağlamak, gemi geçişlerinden Süveyş ve Panama Kanallarında olduğu gibi para kazanmak, depreme dayanıklı akıllı şehir kurmak, Avrupa Kıtasının sınırını değiştirmek ve sükse yapmak gibi gerekçelerle dünyanın en büyük yatırımı dedikleri bir suyolu düşüncesine değil, bunu söyleyenlere çılgın demek gerekir.

On dört seneden beri başlayacağız, ihale edildi, başladı diyerek gündem sürekli meşgul edildi. O bölgede gerçekten bazı inşaat faaliyetlerinin olduğu da görünmektedir. Bana göre püf noktası burasıdır. Devam eden inşaatların Kanal İstanbul’la doğrudan ilgisi yoktur. Köprü Kuzey Marmara otoyoluna aittir. Sazlıdere Barajı üzerinden geçmesi, barajın da Kanal İstanbul’un hayali güzergâhı olması, böyle bir algı yaratılmasına vesile olmaktadır. Konut inşaatları ise yapılmakta olan gerçek niyeti göstermektedir. Sosyal konut söylemlerinin arkasında gizlenen gerçekleri, Arap ülkelerinin televizyonlarında yayınlanmakta olan reklam filmleri açıklamaktadır.

PARA HIRSI İLE KİMLERE SÖZ VERİLDİ?

İstanbul, Marmara Bölgesi hatta ülkemiz büyük bir ihanetle karşı karşıyadır. Kanal İstanbul ile ilgili bugüne kadar ifade edilen teknik, ekonomik, jeolojik, arkeolojik, biyolojik, ekolojik, tarihi ve siyasi olumsuzluklara rağmen duyarsız kalınıyorsa, büyükelçiler ve amiraller ciddiye alınmıyorsa sebebi sadece rant anlayışı olmalıdır. Bitmeyen para hırsı ile birlikte verilmiş başka sözler mi var sorusunu da elbette akla getirmektedir.

1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planları şehirlerin geleceğini tayin eder anayasalar hükmündedir. İstanbul’un planı da 2009 yılında tartışılarak hazırlanan bir süreçten sonra Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından kabul edilmiş ve o günkü başkan tarafından da onaylanmıştı. Sayın Cumhurbaşkanı o dönem başbakandı ve onaylanan plandan haberdardı. Plana göre İstanbul’un Kuzey Bölgesi her türlü yapılaşmaya kapatılarak koruma altına alınmıştı. 2011’de “ Çılgın Proje ” denilerek ilan edilen yeni bir suyolu hikâyesi ile birlikte bazı değişiklikler çok hızlı gelişti. Plan yapma yetkisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verildi. Kapalı kapılar ardından ve talimatla hiçbir farklı görüşe bakılmadan İstanbul’un 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni planı değiştirildi.

BÖLGEDEKİ YAPILAŞMAYA SOSYAL KONUT AMBALAJI

İstanbul’un havası, suyu, tarımı, ormanı, bitkisi, çiçeği, böceği, kuşu kısacası şehrin nefesi ve canı olan bölge yapılaşmaya açıldı.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapılan itirazları ciddiye almadığı gibi gene re’sen 1/5.000 Ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1.000 Ölçekli Uygulama İmar Planlarını yaptı, askıya çıkardı, itirazlara aldırmadı ve kesinleştirdi.

Daha sonra Arnavutköy ve Başakşehir ilçelerinde yapılaşmaya en uygun mahalleleri kapsayacak şekilde Rezerv Yapı Alanı ilanı edildi. Mahkeme kararları da yok sayıldı. Yapılaşma için bütün yollar sonuna kadar açılmış oldu.

İşte şimdi başlatılan yapılaşma, depreme dayanıklı konut ve sosyal konut gibi ambalajlarla gizlenerek milletimizi aldatmaktan başka şey değildir. Bu yol doğru bir yol, doğru bir gidiş değildir. Sonu asla iyi olmaz. Karar merciindeki herkesi aklıselime davet ediyorum. Rant planları, yanlış uygulamaları arttırarak derinleştirir. İstanbul’a yazıktır, günahtır, geriye dönüşü yoktur. Zaman durmak, sakince değerlendirmek zamanıdır, İstanbul’un kapısını 6,2 ile son defa çalan depreme karşı, Kentsel Dönüşümü gerçekleştirerek konut sorununu çözmek, köklü, akılcı ve bilimsel tedbirler alma zamanıdır.