Koalisyonu kim engelledi?
7 Haziran seçimleri ortaya koyduğu sonuçlar ve verdiği mesajlar bakımından Türk siyaseti için yeni bir dönemin başlangıcı oldu. "Doğuştan iktidar" konumundaki AKP açık ara birinci parti olmasına rağmen 12 yıl sonra ilk kez oy kaybına uğrayarak tek başına iktidarı kaybetti. Bunun da ötesinde AKP'yi ayakta tutan dinamiklerin başında gelen ekonomik performans ve ülkedeki istikrarın çözümleyici gücü olabilme algısı, ciddi hasar gördü. Zaten son dönemde bu kapsamda meydana gelen eksiklikler ya da hatalar Sayın Erdoğan'ın karizması ve etki gücü sayesinde kapatılabiliyordu. Gelinen noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan, partinin hamisi ve en büyük belirleyicisi olma algısını sürdürse de seçmen davranışlarındaki dolaylı etkisi bambaşka bir fotoğraf ortaya koymaya başladı. Şimdi AKP bu güç alanını yeniden inşa etmek ve tek başına iktidar avantajını elde etmek için büyük çaba göstermek zorunda. Doğrusu bu noktada AKP'yi bekleyen tehlikelerden birisi 7 Haziran seçimlerinin odağı haline gelen "Başkanlık sistemi" isteğinin seçmenlerde meydana getirdiği etki ve bunun sonuçlarının yeterince sorgulanmadan kısa bir süre sonra yeni bir seçimin gerçekleştirilecek olmasıdır.
Erken seçimin şifresi
Böyle bir süreçte seçim aritmetiğini değiştirecek husus MHP ve/veya HDP'den AKP'ye oy kayması olup olmayacağıdır. Geçtiğimiz gün CNN-Türk'te katıldığımız "Ne Oluyor?" programında akademisyen Selçuk Şirin simülasyonlarla bunun hayli zor olacağını ortaya koydu. Bununla birlikte AKP'nin HDP'den ziyade MHP'nin seçim çevresine yönelik çalışmalar yürütmesinin daha muhtemel olduğu vurgulandı. Özellikle 3 dönem kuralına takılan güçlü isimlerin bu illere gönderilmesinin 300-500 oyla kaybedilmiş yerlerde nasıl bir değişim meydana getirebileceği de tartışılan konular arasındaydı. Burada belki de gözden kaçan nokta, MHP'nin de bazı yerlerde böyle küçük oylarla milletvekili kaybetmesiydi. İyi bir aday sıralaması ve il bazındaki etkili çalışmalarla bunun MHP'nin lehine dönebilmesi de mümkün. Şirin'in iddialarından birisi de sahil bölgelerinde MHP'ye oy vermiş seçmenlerden CHP'ye oy kayışının yaşanabileceğiydi. Tüm bu tespit ve iddiaların zemini ise millet iradesinin verdiği mesaja dayalı olarak "Koalisyon kurulmasını hangi parti engelledi?", "Uzlaşmadan kim kaçtı?" sorusunun seçmende nasıl bir karşılık bulacağıyla ilgiliydi.
MHP'nin çabası
Aynı programda tecrübesine güvendiğim bir siyasetçiden aldığım bir önemli bilgiyi paylaşma ihtiyacı hissettim. Zira bu bilgi gerçekten doğru ise MHP'nin adeta "5 dakika içerisinde koalisyon masasını devirdiği ve 2,5 saatlik görüşmede uzlaşmadan kaçtığı" yönündeki bir propagandanın da tutarlılığını kaybetmesi anlamına geliyordu. MHP-AKP görüşmesinde yaşandığı ifade edilen diyaloğu bir köşe yazarı olarak şu şekilde aktardım: "MHP, 4 kırmızı çizgisini tekrarlamış ve '17-25 Aralık' başta olmak üzere yolsuzlukların üzerine gidilmesini, bu konuda geri adım atmayacaklarını ifade etmiştir. Ancak Sayın Bahçeli tüm bu konuların genel olarak 'yolsuzluk' başlığı altında yürütülebileceği gibi bir seçeneği dile getirmiştir" dedim. Burada önemli olan şey, yaşandığı iddia edilen bu konuşmanın içeriğinden daha çok MHP'nin bir koalisyon kurulması için ortaya koyduğu yaklaşım biçimi ve diyalog kurma isteğidir. Dolayısıyla eğer bu gerçekten yaşanmışsa "MHP görüşme başlar başlamaz her şeyi tıkadı" gibi bir yaklaşım hakkaniyet ölçüsünün dışına çıkmaktadır. Nitekim MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman dün yaptığı basın açıklamasında "Yapılan görüşmelerde Genel Başkanımızın çabasına rağmen bir sonuç alınamamıştır" ifadesini kullanmıştır. Bakalım seçmenimiz bu konudaki kararını nasıl verecek hep birlikte göreceğiz...