Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Lozan 'hezimeti' mi Sevr 'ganimeti' mi?

Genetiğiyle oynanan bir milletin adeta '100 metre' koşusuna şahit oluyoruz; 'şan' ve 'şeref' ile dolu tarihi günlerden, 'ucu açık' bir geleceğe doğru yol alıyoruz.

'İstikbal' denilen yarınlar, 'kerametleri' kendilerinden menkul bir kaç faninin 'ömrüne', 'gönlüne' ve 'geçmişe dair kinine' endekslenmiş durumda.

Konvoy öyle alışıldık, 'aynı hedefe' kilitlenmiş, 'aynı değerlere' baş koymuş kişilerden değil, 'ortak hınçlardan' beslenen; 'yaşadığı topluma' diş bileyen ve 'kendisinden gayrısına' hakk-ı hayat tanımayan suretlerden oluşuyor.

Yol üzerinde düşüp kalanlardan, tekmelenmeye başlananlardan 'vasıtanın gaye için mübah' kılındığına ilişkin izlere rastlıyoruz.

'Gemi' azıya almalarından, 'yoldaşlarını' tepiklemelerinden hissediyoruz ki 'güce ram olmanın' zayıflığı bütün benliklerini sarmış durumda.

Nargile cafelerdeki dikkat çeken oturuşlarından, Boğaz'a nazır arazilere kondurdukları villalardan, altlarına çektikleri birbirinden pahalı ciplerden, israf sınırını aşan harcamalarından, saçma sapan yatırımlarından çok ama pek çok şeyin 'değişmekte' olduğunu görmek mümkün.

'Doyum noktasına' ulaştıkça, dünya gözlerinde 'küçüleceğine' daha bir büyüyor.

***

'Aşının' dozu arttıkça, menemene, etli ekmeğe, mantıya bile 'otantik mutfak' muamelesi çekişleri, 'hormonal dengesizliğin' en bariz işareti.

Millet '100 metre' koşuyor; hayatlar 'slow motion' kareler şeklinde ekranlara akıyor.

O karelerde nafile bir arayış, "Kim bunları derdest edip, önünde diz çöktürdü" sorusuna fuzuli bir karşılık bekleyiş hakim.

İhtimal odur ki daha çok uzun zaman 'çapraşık ilişkilerini', 'parasal kaynaklarını', 'fikir babalarını', 'nereden gelip, nereye gideceklerini' pek de kestiremeyeceğiz.

Türkiye Cumhuriyeti devletine '100 yıl' ömür biçen ve bu devleti 'Osmanlı'nın yeniden şahlanmasını' önlemek isteyen 'İngilizlerin kurdurduğuna' inananların zamana karşı yarışını izliyoruz.

'Neyi' inşa etmeye çalıştıklarını takip ediyoruz; "Bu kadarı da olmaz" diyoruz; fakat gidişata, icraatlara, itiraflara bakınca; şaşırmadan ve hayrete düşmeden edemiyoruz.

İngiltere Başbakanı'nın 'millî mücadele' öncesi planlarını ve Lozan'da imzası olmayan ABD Başkanı'nın prensiplerini hatırlayınca evet, ürpermemek elde değil.

Demek ki gün, 'hiç yapılmadığı' öne sürülen millî mücadeleye o dönem de karşı çıkan, 'mandaya', 'esarete' onay verenlerin günü.

***

Çoğumuza 'uçuk', 'uyduruk', 'yersiz' düşünceler yumağı gibi gelebilir bu tespitler.

Fakat bu süreç öncesinde ve bu süreç içinde hazretlerinin tutumuna bakınca 'vatandan, 'devletten', 'milletten' ve de 'bayraktan' ne anladıklarını dikkate alınca, durumun hiç de bir 'vehimler silsilesi' olmadığı ve son derece 'ciddiyet arz ettiği' açıkça ortaya çıkıyor.

'Vergi' vermeden, 'askerlik' yapmadan, 'geçmişin asilerini' kahraman gibi algılayıp, 'geçmişte yapılan her şeye' sövüp, 'geçmişte yapılan her şeyi' satıp üzerine konanların '100 yıl senaryosunda figüran' olmalarına şaşmamak gerek.

Bu 'karanlık' senaryonun ipuçlarını, 'bugünü' yapılandıranların 'dün' yazıp çizdiklerine ve konuşmalarına bakarak daha iyi yorumlamak mümkündür.

Fikir babalarının tezgah altlarında piyasaya sürülen korsan yayınlarda vazettiklerine dönüp bakınca, 'ince' ve 'ihanet' kokan adımların anlamı daha bir belirginleşiyor.

Acaba "Türkiye Cumhuriyeti'ne 100 yıl ömür biçenler" ile "Bazı mecburiyetlerden dolayı bu devletin kurulmasına göz yumdukları" söylenen emperyalist güçler arasında ne tür bir pazarlık yapıldı?

***

'Demokrasiden', 'şeffaflıktan' söz edenlerin şu soruya cevap vermeleri gerekiyor:

- "Dün istedikleri kıvamda bir devlet kurduranlar, bugün bu gerçeğin farkında olan sizlerin önünü neden açtılar?"

Lozan'ın yırtılıp atılması ve Sevr'in yeniden masaya taşınması mı söz konusu?

Hani hep papağan gibi tekrarlayıp durduğunuz, "hezimet" addettiğiniz Lozan'dan vazgeçmenin karşılığı olarak sizlere nasıl bir 'ganimet' vaat edildi?

Yazarın Diğer Yazıları