Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hulki CEVİZOĞLU

Hulki CEVİZOĞLU

Mafya Dizilerinin Toplumsal Mesajı "OPAK TOPLUM" İNŞA ETMEK

Şiddeti özendirme ve sıradanlaştırma.

*

Kriminal tipler, katil profilleri.

*

"Mağdur" mafya, "mağdur" çete liderleri ve üyeleri.

*

"Hırıltılar çıkararak" boğulan insanlar.

*

Takır takır sıkılan silahlar.

*

Acımadan öldürülen insanların öldürülmesini "meşrulaştırma" sahtekârlığı.

Kendi ölüsünü yüceltme, insanileştirme.

*

Çete liderlerini "Camiye" sokarak ayet ve sureler eşliğinde "inançla yasadışılığı özdeşleştirme", çete zihniyetini dinin kutsallığı üzerinden "temize çıkarma."

*

"Biz Koçovalıyız, unutmayız!" sloganıyla tüm insanlara ait olan hafıza özelliğini bir aileye/sülaleye mal ederek benlik narsizmini körükleyerek, çeteyi fetişleştirme (kutsallaştırma).

*

Bir mahalle üzerinden "mafya/çete felsefesi" üretme çabaları.

*

 "Kurtarılmış bölge" ("Çukur") oluşturma.

*

Sınıf analizi yapıldığında ezilmiş, fakir, orta sınıf altı insanların yükselme ve zenginleşme yolunun "çetelere aidiyet" ve "suç işleme kariyerine sahip olma" olduğu algısı.

*

Sosyal ağlar ve sosyal ilişki modelini çeteler üzerinden inşa etme.

*

Tek "sosyal sermayenin" hapse girerek elde edilmesi.

*

Gençleri özendirecek duvar yazıları ile slogan terörizmi, beyinleri esir alma ve "mahalle tahakkümü" kurma.

NE TÜR BİR "KOLEKTİF ÖRGÜTLENME?"

Yukarıdakilerin hepsi şiddetin sahnelendiği TV dizilerinde mevcut.

Özellikle "Çukur" adlı dizide.

İnsanlar kan bağıyla ya da yaşam tarzlarıyla birbirlerine "bağlanırlar."

Buradaki temel soru şudur:

Sistematik şiddet içeren filmler ise toplumda ne tür bir "bağlılık" ve nasıl bir "kolektif örgütlenme" hedeflemektedir?

SESSİZ SUÇ ORTAKLIĞI

TV dizilerindeki şiddet, zihinlerimizde görünmeyen başka bir şiddeti doğuruyor: Simgesel şiddet!

Büyük sosyologlara göre simgesel şiddet, mağdurların ve şiddet faillerinin (saldırganların) bilinç dışı biçimde sessiz suç ortaklığıdır.

Tıpkı bizdeki şiddet filmleri üreticileri (yapımcılar), yayınlayıcıları (TV yöneticileri) ve severek izleyenlerin (büyük kitlelerin) ortak mutluluğu gibi.

Buradaki hata, bunun "sistematik" biçimde uygulanmasıdır.

Topluma ve özellikle genç kesime "yeni bir kimlik" ve "şiddetle özdeşlik" aşılanması "eli hafif iletişim hemşireleri" tarafından ustaca yapılmaktadır.

Hiçbir düşünce üretmeyen bu tür "sistematik filmler" bir "şey"i ise sürekli üretmektedir: Şiddet!

MEDYA YOLUYLA OTLAMAK!

Ünlü Fransız sosyolog Bourdieu'ya göre; medyanın özgül gücü, "simgesel ağırlığına" ve "simgesel egemenliğine" göre ölçülmektedir.

Bourdieu medyayı bir "otlak" olarak görmektedir.

Anılan türdeki medyanın "zihinsel otlakçılığından" kurtulmalı, "kenar mahalle" ya da "çöküntü mekânları" üzerinden senaryolaştırılan şiddet filmleri dönüştürülmeli ve "kültürel soylulaştırmaya" (cultural gentrification) tabi tutulmalıdır.

"OPAK TOPLUM" İNŞA ETMEK

Bu tür "sistematik şiddet filmleri" toplumu opaklaştırmakta, zihinleri dondurmaktadır.

Bu "toplumsal opaklık" (donukluk, bulanıklık) içinde kim neyi "avlamaktadır?"

Bir "yabancılaşma", şiddeti "meta" haline getirme, "şiddetin alıcısı" kitleler üzerinden milyon dolarlar kazanma ve "şiddeti fetişleştirme" (kutsallaştırma) sonucu insanlık dışı ve boğucu bir toplum inşa edilebilmektedir.

Kitlelerin "av" olduğu bu tür toplumları ben "opak toplum" olarak kavramlaştırıyorum.

*

Atatürk'ün tarihi görüntülerindeki sigaralarını bile sansürleten RTÜK bunlara niçin izin vermektedir?

Sigara yasakken silahlar niçin serbesttir?

*

Bu bir "devlet felsefesi" ya da "devletin denetim mekanizmasının gizli yansıması" değilse, merakla soruyorum, nedir?

*

Güncel toplumun "maskelenmiş çelişkiler" içine saplanıp kalması bir "devlet politikası" değilse, yine merakla soruyorum, bu "kültürel bataklıklar" nasıl oluşmaktadır?

*

Bilelim ki, kaybolmak da ölmektir!

 

Yazarın Diğer Yazıları