Mesut Yılmaz'dan, Gülen açıklaması

Mesut Yılmaz'dan, Gülen açıklaması
Eski Başbakan Mesut Yılmaz, darbe girişiminin planlayıcısı olmakla suçlanan Fethullah Gülen'in ABD'den iadesi istenmesiyle ilgili olarak "Amerikan yargısında ben bunun bir labirente gireceğinden korkuyorum" diye konuştu.

Eski Başbakan Mesut Yılmaz, darbe girişiminin planlayıcısı olmakla suçlanan Fethullah Gülen'in ABD'den iadesi istenmesiyle ilgili olarak "Şu ana kadar Türkiye’de delil diye ifade ettiğimiz şeylerin önemli bir bölümü sanık ifadeleridir. Sanık ifadelerinin baskı altında alındığı argümanı Batı’da her zaman rağbet gören bir argümandır. Bence en önemlisi Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın ifadesidir. Darbeciler eğer onu Fetullah Hoca ile görüştürmek istiyorlarsa bu o bağlantının en somut delilidir" dedi. Yılmaz, Akar'ın iafdesinin mahkeme kararı için yeterli delil olup olmacağının ayrı konu olduğunu belirterek "Bence bu mesele Türkiye’de bile yargısal karara bağlanması uzun zaman gerektirecek bir konudur. Amerikan yargısında ben bunun bir labirente gireceğinden korkuyorum" diye konuştu. 

Eski Başbakan Mesut Yılmaz, 15 Temmuz sonrasında darbe girişiminin Batı’ya anlatılması noktasında Almanya ve Avusturya basınında makaleleri yayınlandı, televizyon programlarına katıldı. Avrupa’daki eski dostlarını, Elmar Brok gibi etkin siyasetçileri Batı’nın Türk demokrasisine sahip çıkmalarının gereği konusunda uyaran girişimleri oldu. En son olarak da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyareti esnasında New York’ta düzenlenen ‘Türkiye’deki Başarısız Darbe Girişiminin Anatomisi’ panelini yönetti. Mesut Yılmaz "Siyasete dönmeye mi hazırlanıyor" sorularına "Bundan sonra silah tehdidiyle bile kimse beni siyasete sokamaz. Ben 30 sene siyaset yaptım. 12 sene genel başkanlık, 3 defa başbakanlık, muhalefet liderliği, bağımsız milletvekillik yaptım. Siyasetin iyi-kötü bütün yönlerini yaşadım. Bana göre Türkiye’de siyaset yapmak için ben yanlış bir insanım" dedi.

Mesut Yılmaz'ın Hürriyet'ten Cansu Çamlıbel'e verdiği söyleşinin satır başları şöyle:

Sizin o gün görüştüğünüz Gülen profili 15 Temmuz sonrasında tartışılan profille örtüşüyor mu?

İtiraf edeyim ki, gördüğüm o çok mütevazı, çok saygılı, her sözünü tartarak konuşan insanın böyle bir terör örgütüne liderlik yapabileceğini o tarihlerde hiç aklımdan geçirmedim. Beni uyaran hadise bu hareket mensuplarının zaman içinde devletin istihbarat birimlerine aşırı ilgi duymaları ve bu birimlerde görevlendirilen kişilerin Cemaat’e yakınlık söylentileri oldu. Bu konudaki şüphelerimi zaman zaman rahmetli Ecevit’le de paylaştım ve tartıştım. Rahmetli Ecevit Gülen hareketine sempatisini gizlemezdi. Hatta MGK’da cemaatler meselesi gündeme geldiğinde ‘Tüm cemaatleri aynı kefeye koymamak lazım, bunların içinde Türkiye’yi yurtdışında tanıtan, Türkçeyi yaygınlaştırmak için çalışan, eğitim hizmeti sağlayanlar var’ diye konuştuğunu hatırlıyorum. Rahmetli Ecevit’in laiklik konusundaki hassasiyeti herkesin malumudur. Eminim ki, bugün hayatta olsaydı ve 15 Temmuz’u yaşasaydı o da Sayın Cumhurbaşkanımız gibi ‘Ben bu örgütü böyle bilmiyorum, hata yapmışım’ derdi.

AK Parti iktidarı 15 Temmuz darbe kalkışması Washington’da planlanmış gibi açıklamalar yaptı. ABD aktif bir şekilde bu planın içinde yer aldı mı sizce? 

Panel için Amerika’ya gittiğimde önemli görevlerde bulunmuş şu anda danışmanlık yapan birisine ‘Bu işin arkasında CIA olabilir mi?’ diye sordum. ‘Eğer öyle olsaydı başarısız olmazdı’ dedi ve bana bir darbenin başarılı olması için öncelikle iletişim sistemlerinin nasıl çökertilebileceğini anlattı. Doğrusu ben de işin söylendiği kadar basit olmadığını düşünüyorum. Amerika’nın zamanında komünizme karşı öngörülen herkesin bildiği bir yeşil kuşak projesi vardı, sonra bu ılımlı İslam projesine dönüştü. Bu politikalar kapsamındaki taşeronlardan birisi de bu örgüt olabilir. Ama bu politikalar her zaman yönetimin resmi politikası değildir. Çeşitli düşünce kuruluşlarında, istihbarat örgütlerinde bu politikalarla ilgili sürekli senaryolar üretilir. Eğer seçilen yönetim bunları benimserse uygular, isterse kısmen veya değiştirerek uygular, isterse rafa kaldırır.

Zaman zaman Amerika’da CIA ile FBI, Dışişleri Bakanlığı ile Pentagon sanki ayrı iki devletmiş gibi birbirleriyle mücadeleye girerler. Hatırladığım kadarıyla Gülen’in yeşil kart meselesi de böyle bir mücadeleye neden olmuştur. O zaman Türkiye’deki Gülen sempatizanlarının da referansıyla mahkeme yeşil kart kararını vermiştir. FBI buna sonuna kadar karşı çıkmıştır ama CIA bunu uluslararası perspektifle desteklemiştir.

Darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL’in ülkede yarattığı sıkıntılı atmosferin izleri ne kadar sürer sizce?

Şu anda bir darbe sendromu yaşıyoruz. Olayların aydınlatılması için biraz demokratik sabır göstermemiz gerektiğine inanıyorum. Cumhuriyet tarihinin en ağır bunalımıdır şu an yaşadığımız. Büyük ve karanlık olaydır. Bütün gerçeğin ortaya çıkması biraz zaman gerektirebilir. Cumhurbaşkanı’nın son beyanına bakarsan bir seneyi de geçebilir. Tabii ki bunun en kısa süreye çekilmesi lazım ama bir yandan da iş çok geniş boyutlu. Çok ince yürütülmesi gereken bir süreç. Beni yavaş konuşuyor diye eleştirirler ya bugün devleti yönetenlerin ağızlarından çıkan lafı 4 defa düşünmeleri lazım. Ve tutarlı olmak lazım. Devamlı af dileyemezsiniz.

AKP iktidarının zamanında Fetullah Gülen örgütüyle işbirliği yapmış olması, devlette onların kayırılmasına göz yummuş olması da siyasi sorumluluk gerektiren hadiselerdir. Bu siyasi sorumluluğu sandıkta sorgulayacak olan da millettir.