Mısır’ın antik tapınakları ve hiyeroglifleri, binlerce yıl sonra bile büyüleyici sırlarını açığa çıkarmaya devam ediyor. Luksor ve Saqqara’daki son arkeolojik kazılarda, hiyeroglif süslemelerinde kullanılan bilinmeyen bir mavi pigment tespit edildi. Kimyasal analizler, bu rengin azurit ve malakit gibi doğal minerallerin karmaşık bir bileşiminden üretildiğini gösterdi. Fransa’dan pigment uzmanı Dr. Elisabeth Daynes’in de aralarında bulunduğu uluslararası bir ekip, bu keşfin Antik Mısır sanatını, zanaat tekniklerini ve ticaret yollarını anlamada çığır açtığını vurguladı.
PİGMENTİN KİMYASAL ŞİFRESİ ÇÖZÜLÜYOR
Keşif, Luksor’daki Karnak Tapınağı’nda ve Saqqara nekropolünde yürütülen kazılarda ortaya çıktı.
Hiyerogliflerde ve tapınak duvarlarındaki fresklerde kullanılan mavi pigment, X-ışını floresan spektroskopisi (XRF) ve Raman spektroskopisi gibi ileri teknolojilerle analiz edildi.
Sonuçlar, pigmentin azurit (Cu₃(CO₃)₂(OH)₂) ve malakit (Cu₂CO₃(OH)₂) minerallerinin yanı sıra, daha önce bilinmeyen bir bakır bazlı bileşenden oluştuğunu gösterdi.
University College London’dan arkeokimyager Dr. Ruth Siddall, “Bu pigment, Mısır’ın geleneksel ‘Mısır Mavisi’ (CaCuSi₄O₁₀) ile farklılık gösteriyor. Yeni bileşenin varlığı, Mısırlıların mineral işleme tekniklerinde sandığımızdan daha ileri olduğunu kanıtlıyor” dedi.
Dr. Elisabeth Daynès, Paris’teki Atelier Daynès’te yürüttüğü pigment rekonstrüksiyon çalışmalarıyla tanınıyor. Daynes, “Bu mavi, sadece estetik bir tercih değil, aynı zamanda dini ve sembolik bir anlam taşıyor. Mısırlılar, maviyi gökyüzü ve Nil Nehri ile ilişkilendirdi; bu renk, tanrısal düzeni temsil ediyordu” dedi. Daynes’in ekibi, pigmentin üretim sürecini anlamak için antik tarifleri yeniden oluşturuyor ve bu rengin yüksek sıcaklıklarda özel fırınlarda işlendiğini öne sürdürdü.
TİCARET YOLLARININ İZİNDE: PİGMENTİN KÖKENİ
Pigmentin mineral bileşenleri, Mısır’ın ticaret ağlarının genişliğini de ortaya koydu.
Azurit ve malakitin ana kaynaklarının Sina Yarımadası ve Doğu Çöldeki madenler olduğu biliniyor, ancak yeni bileşenin izotop analizleri, bazı hammaddelerin Mezopotamya ve hatta Afganistan’daki lapis lazuli madenleriyle bağlantılı olabileceğini gösterdi.
Harvard Üniversitesi’nden arkeolog Prof. Dr. Peter Der Manuelian, “Bu keşif, Mısır’ın MÖ 3. binyıldaki ticaret yollarının sanılandan çok daha karmaşık olduğunu gösteriyor. Pigment ticareti, sadece ekonomik değil, aynı zamanda kültürel bir alışverişi de yansıtıyor” dedi.
Science Advances’te yayımlanan bir makale, bu pigmentin üretiminin MÖ 2600-2000 yıllarına, Eski Krallık dönemine tarihlendiğini doğruladı.
Araştırmacılar, pigmentin hazırlanışında kullanılan yüksek sıcaklık fırınlarının, Mısır’ın seramik ve metalurji teknolojilerindeki ustalığını da ortaya koyduğunu belirtti.
Makalenin başyazarı Dr. Siddall, “Bu pigment, sadece bir renk değil; Mısır’ın teknolojik ve sanatsal mirasının bir yansıması” dedi
SANAT VE SEMBOLİZMDE YENİ BİR BAKIŞ
Yeni mavi pigment, Antik Mısır sanatının sembolik dilini yeniden değerlendirmeye olanak sağladı.
British Museum’dan Mısır sanatı uzmanı Dr. John H. Taylor, “Mavi, Mısır’da yenilenme ve sonsuzluk kavramlarıyla bağlantılıydı. Bu pigmentin tapınaklarda ve kraliyet mezarlarında yoğun kullanımı, Mısırlıların bu rengi dini ritüellerde stratejik olarak seçtiğini gösteriyor” dedi. Taylor, pigmentin özellikle III. Amenhotep ve Tutankhamun dönemlerinde popüler olduğunu, çünkü bu dönemlerde mavi rengin tanrı Amon-Ra ile ilişkilendirildiğini belirtti.
Keşif, sahte eserlerin tespitinde de önemli bir rol oynadı. Saqqara’daki kazılarda bulunan bazı hiyeroglif panellerinin kimyasal analizleri, modern pigmentlerin izlerini taşıdığını ortaya çıkardı. Bu, arkeologların sahte eserleri ayırt etmesine yardımcı oldu. Dr. Daynes, “Kimyasal analizler, sadece özgün eserleri doğrulamakla kalmıyor, aynı zamanda antik zanaat tekniklerini anlamamızı sağlıyor” dedi.
KEŞFİN ZORLUKLARI VE GELECEK PLANLARI
Pigment analizleri, arkeolojik kazılardaki hassasiyeti de artırdı. Ancak, pigment örneklerinin çoğu, çevresel faktörler nedeniyle bozulmuş durumda.
Yale Üniversitesi’nden Prof. Dr. John Coleman Darnell, “Hiyerogliflerdeki pigmentlerin korunması, nem ve sıcaklık gibi faktörlerden ciddi şekilde etkileniyor. Bu nedenle, kazı alanlarında yerinde koruma teknikleri geliştirmeliyiz” dedi.
Darnell’in ekibi, Elkab Çölü’nde bulunan erken hiyeroglif yazıtlarında benzer pigment analizleri yaparak, Mısır yazı sisteminin kökenine dair ipuçları aradı.
Mısır Eski Eserler Yüksek Konseyi, bu keşfi uluslararası bir sergide tanıtmayı planlıyor. 2026’da Kahire’deki Büyük Mısır Müzesi’nde açılacak sergi, pigmentin üretim sürecini ve ticaret yollarını interaktif bir şekilde sergileyecek. Konseyin genel sekreteri Dr. Mostafa Waziri, “Bu keşif, Mısır’ın sanatsal ve teknolojik mirasını dünyaya tanıtmada bir dönüm noktası olacak” dedi.
ANTİK MISIR’IN RENKLERİ GELECEĞİ AYDINLATIYOR
Yeni mavi pigmentin keşfi, Antik Mısır’ın sadece piramitler ve hiyerogliflerle değil, aynı zamanda sofistike bir sanat ve teknoloji anlayışıyla da hatırlanmasını sağladı. Bu renk, Mısırlıların doğayla kurduğu derin bağı ve ticaret ağlarının genişliğini gözler önüne serdi. Arkeologlar ve kimyagerlerin iş birliği, tarihin tozlu sayfalarını yeniden renklendirirken, Antik Mısır’ın sırları modern bilimle aydınlanmaya devam ediyor.