Erdoğan için suç duyurusu!

Erdoğan, Cumhuriyet Savcılarına Hürriyet’ten Yılmaz Özdil’i adres gösterdi. Özdil,  “Kin ve nefret suçu”  işlemiş. 
Öyle diyor Erdoğan. Yani, savcılara savcılık öğretiyor. Hani bir dönem Silivri’ye sevk ettiği askerler için savcı idi ya, şimdi de Soma’da ölenler adına savcılığa soyunmuş. Özdil, ben aslında Soma’da ölenler için Başbakan’ın söylediğini mizahi dille anlatmak istedim desin dursun, artık onu kim dinler. Özdil’in asıl yapması gereken,  “Soma’daki madencilerin ölümü normal bir ölümdür. Bu işin fıtratında var”  diyen Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunmaktır. Çünkü “Bu ölümler normal”  demek, ölümü hak ettiler demekten farklı değildir!
Kurtarma çalışmalarına katılan AKUT, “Ölümlerin çoğu kurtarma çalışmalarındaki yanlış kararlar yüzünden” diyor. Tesadüfen kurtulan işçilerin söyledikleri de AKUT’u desteklemekte. Demek ki, “kurtarırken bile öldürmüşüz”. En azından iddia böyle. 
Hiçbir ölüme sebep olmamış bir iddia hakkında suç duyurusunda bulunan Sayın Erdoğan, bu iddia hakkında niye suç duyurusunda bulunmuyor? Madende yangın başlıyor, 112 Acil Servis Merkezi’ne tam bir saat sonra haber veriliyor. Bu bile, kurtarma çalışmalarını koordine eden “en yetkili” hakkında suç duyurusunda bulunulmasını gerektirmez mi? 
Polislerin döve döve yere yıktığı madenciye, tutuyor bir de Erdoğan’ın en yakın bürokratı tekmelerle girişiyor. Sayın Erdoğan bu bürokrat için de savcıları devreye çağırmıyor. Biz de, “İyi ki Erdoğan, bürokratımı yordu, mesai saatleri içerisinde kendini tekmeleterek devlete zarar verdi” diye dövülen madenci hakkında suç duyurusunda bulunmadığı için şükrediyoruz. Öyle ya, vatandaşın tekmelenmesinden rahatsız olunsaydı o bürokrat hakkında hemen soruşturma açılması, soruşturmanın selameti için de olsa, bürokratın hemen görevden alınması gerekmez miydi?
Velhasıl kendilerinde asla kusur bulmayan, astığım astık, kestiğim kestik bir yönetim tarzının Soma faciası ile bir kez daha tasdik edildiği bir Türkiye manzarası ile karşı karşıyayız.
Aynı tavır, Soma mağdurlarına yapılacak yardımlar için de nüksetti. Siz gidip oradaki bir işçiye hayırsever bir vatandaş olarak ev yaptıramayacaksınız, çocuğuna burs veremeyeceksiniz. Siz AFAD’a yani Hükümete vereceksiniz, hükümet istediği yere verecek. Elbette bir koordinasyon gerekli, elbette Başbakanlık bu işin içinde ve merkezinde olacak, amma, ben özel olarak adresi belli kişiye yahut cümlesine birden şahsım adına yardım yapmak istiyorum diyen vatandaşın elini tutmak, Soma’ya koşmak isteyen hayırsevere çelme vurmak da ne oluyor?
Bir başka konu ise “Bu işin siyasete alet edilmemesi” lafları matah bir lafmış gibi söyleniyor ve yine Soma şehitlerinin yakınlarına “Siyaset yapmayın” telkinlerinde bulunuluyor. 
Ne kadar terbiye dışı, ne kadar insan haklarına, ne kadar demokrasiye taban tabana zıt bir haldir bu hal, her halde farkındasınız. 
Siz işçileri seçim meydanlarına taşıyıp siyasete alet edeceksiniz, siyasetin ihmali ve siyasetin ürettiği taşeronluk sistemi yüzünden toprağın altında yanarak can veren madenci yakınları siyaset yapmayacak yahut başka siyasetçiler bu mağdurların önüne düşüp onların haklarını savunmayacak, öyle mi?
Hem bunları söylüyor, böyle hareket ediyorlar, hem diktatörlükle suçlanınca öfkeden gözleri kararıyor, vatandaşı dövüyorlar...
Biz buna mı layığız?..
Bunların hiç birine layık olmadığımız için böylesi her tavır hakkında bu işlerin başı Sayın Erdoğan hakkında teker teker suç duyurularında bulunacak cesur vatandaşlara ve bu suç duyurularının peşine düşecek cesur savcılara o kadar ihtiyacımız var ki...

Yazarın Diğer Yazıları