Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Muhalif cephedeki kullanılmış eşekler

Bizim tavrımız belli. Başından beri AKP isimli organizasyonun ‘22 ülkenin sınırları ve rejimlerini değiştirmeyi’ amaçlayan Büyük Orta Doğu Projesi kapsamında ‘okyanus ötesinde’ tasarlanan bir ‘proje’ olduğunu haykırıp duruyoruz.

Türk devletinin, AKP eliyle ‘Yeni Türkiye’ adı altında ‘üniter’ yapısının değiştirilerek, ‘bölgesine’ yönelik hiçbir iddiası olmayan bir ‘federal sisteme’ dönüştürülmek istendiğini savunuyoruz.

Türk milletinin, AKP eliyle ‘milli kimliğinin’ yok edilerek, ‘yeni dünya düzeninin’ kölesi bir ‘tüketim toplumu’ haline getirilmek istendiğine inanıyoruz.

Susmadan, yılmadan, yıkılmadan, dilimizin döndüğü kadarıyla bildiğimiz doğruları karınca kararınca anlatmaya devam ediyoruz.

Ama bir de ‘suret-i haktan’ görünüp, son zamanlarda adeta gökten zembille iner gibi ‘milli mevzilere’konuşlanmaya başlayan bir takım ikiyüzlü çakallar var.

Ar damarları o kadar çatlamış ki dün yedikleri ‘hurmaların’ önlerine konulacağından korkmasalar, gelip sırtımıza oturacaklar.

O kadar da hızlılar yani.

Kimlerden mi bahsediyoruz?

‘Liboş’ işbirlikçilerden.

Hani şu temel felsefeleri “Bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler” olan, ‘hiçbir değer yargıları’ bulunmayan, her şeye ‘mideden’ bakan, havayı koklayıp ‘duruma’ göre ‘vaziyet’ alan garip yaratıklardan.

* * * 

Liberal yaratıklar adeta bir ‘bukalemun’ gibi girdikleri ortama göre ‘renk’ değiştirirler.

Bir gün Amerikan Büyükelçiliği’nin kapısında fotoğraflanırken görürsünüz onları, bir gün Alman Konsolosluğu’nun önünde randevu kuyruğunda beklerken, bir gün Rus istihbaratı ile iş tutarken, bir gün İsrail adına iş kovalarken, bir başka gün Arap şeyhlerinin ayaklarını ovalarken.

Bir gün ‘iktidar’ sofrasına üşüşürler, bir gün ‘muhalefet’ şenliklerinde boy gösterirler, bir gün ‘terör örgütünün’ postacılığına soyunurlar, bir başka gün bakmışsınız ki ‘Genelkurmay’ resepsiyonunda baş köşeye kuruluvermişler.

Bir gün ‘devrimci’ geçinirler, bir gün ‘statükoya’ methiyeler dizerler, bir gün ‘dindarlık’ hırkası giyerler, bir gün ‘milliyetçilik’ maskesi takarlar, bir başka gün bir de ne görelim ‘en ateşli ulusalcı’kesilmişler.

Bir gün öncesinde “Hürmetli devlet büyüğümüz”, “Keramet sahibi efendimiz”, “Himmet makamındaki abimiz”  diye yücelttikleri efendilerini, bir gün sonra ‘itin bağırsağına’ sokup çıkarıverirler.

Bir gün öncesinde, “Sermaye her şeyi bilir, parayı veren düdüğü çalar” diye eğilip büzülür, bir gün sonra “Kahrolsun sermaye” diye gevelemeye başlarlar.

“Neden?” diye yakalarına asıldığınızda, verecekleri cevap hemen hemen aynıdır:

- “Biz profesyoneliz.”

- “Bu bir iş Mayk.”

* * * 

Daha düne kadar iktidar militanları ile kol kola “yetmez ama evet”, “daha fazla özgürlük”, “darbelere hayır”, “yaşasın milli irade” yürüyüşleri düzenleyen liboş mayın eşekleri, ne oldu da bir zamanlar ‘yere göğe’ sığdıramadıkları ‘efendi’ ile bir anda ‘kanlı-bıçaklı’ hale geliverdiler.

‘İnsan hakları’ mı, ‘bireysel özgürlükler’ mi, ‘çevre katliamları’ mı, ‘ideolojik ayrılıklar’ mı onlara çifte attıran, yoksa ‘yem borularının’ tıkanmaya başlaması mı?

Ne zamanki ‘yağma’ düzeninin çekirgeleri kendi otlandıkları meralara da üşüşmeye başladı, ne zaman ki ‘boyunlarına asılan arpa torbaları’ küçülmeye başladı, işte o zaman birden bire ‘vicdanlarının sesine’ kulak vermek akıllarına geldi.

Türkiye’nin bir ‘diktatörlüğe’ doğru gittiği, ‘insan haklarının’ ihlal edildiği, ‘basın özgürlüğüne’ sınırlamalar getirildiği kafalarına dank etti.

Kimileri, kendilerini ‘özgürleştireceğini’ zannedip kapısında ‘kul’ olmak için sıraya girdikleri efendi tarafından ‘bir takım engellerin’ aşılması için ‘mayın eşekleri’ kadrosunda tepe tepe kullanıldıktan sonra ortada bırakılmanın acısı içerisinde eşelenip duruyorlar.

Kimileri ise ‘hizmet edecekleri’ yeni bir efendi bulabilmek için o kapı senin, bu kapı benim, ‘pervane’ gibi fırfır dönüyorlar.

* * * 

Bakınız, bir zamanlar gözünüzde ‘bir çift kadın memesi’ kadar değeri olmayan vatan, ‘temizlediğiniz mayınlar’ sayesinde ne güzel ‘ileri demokrasiye’ geçiş yapıyor, daha ne istiyorsunuz bre liboş oğlu liboşlar.

Bu daha sizin belki de ‘en güzel’, ‘en mutlu’, ‘en özgür’ günleriniz.

Görün bakalım neler olacak?

Yazarın Diğer Yazıları