Almanya merkezli ekolojik denetim kuruluşu Agroisolab ve Estonyalı Celvia laboratuvarının yaptığı analizler, Çin’den gelen organik etiketli balların gerçekten ekolojik koşullarda yetiştirilip yetiştirilmediğine dair kuşkular doğurdu.
Türkiye menşeli bulgurda ise hayvansal gübre kullanımının oldukça düşük olduğu ve bu nedenle ürünün biyolojik olarak şüpheli bulunabileceği belirtildi.
Estonya’daki Celvia laboratuvarı, çiçek balında otantik olmayan DNA örüntüsü saptadı. Tirol’deki Sinsoma adlı laboratuvar da balda mısır ve şeker pancarı şurubu gibi katkılar tespit etti.

NATURLAND VE DM’DEN SAVUNMA
İncelemeye konu olan ürünlerin üzerinde Almanya’nın en büyük uluslararası organik tarım birliklerinden Naturland’ın sertifikası bulunuyor. Ürünler Avusturya’da DM zinciri tarafından satılıyor.
Naturland, izotop yöntemiyle yapılan testlerin kesin sonuç veremeyeceğini, çünkü gübrelemede hem hayvan gübresi hem de baklagil yeşil gübre kullanıldığında sistemin başarısız olduğunu ileri sürdü. Sinsoma’nın bal analizleriyle ilgili olarak ise aynı yöntemi kendilerinin de üç farklı balda uyguladıklarını ve tümünün otantik çıktığını belirtti. DM de bugüne kadar yapılan rutin testlerde organik standarda aykırı bir bulguya rastlanmadığını, bu nedenle satışa devam edeceklerini açıkladı.

KÜRESEL TEDARİK ZİNCİRİ ELEŞTİRİLİYOR
Naturland, dünya çapında 61 ülkede 128 bin çiftçiyle çalışıyor. Son bir yılda üretim alanı yüzde 20 arttırsa bile artan ithalat, izlenebilirlik ve kalite konularında kaygılar da beraberinde getirdi. Çin ve Afrika, dünya bal üretiminin yaklaşık yüzde 90’ını sağlarken, Avrupa’daki üretim bu talebi karşılamada yetersiz kalıyor. Naturland, Almanya ve Avusturya’da daha fazla üreticiyle çalışarak bu açığı kapatmayı hedefliyor.
Bal yemeden önce bilmeniz gereken 25 gerçek
ORGANİK DENİLEREK GÜVEN ZEDELENİYOR
Organik ürün sertifikaları üzerindeki tartışmalar, sektörün temel taşı olan tüketici güvenini sarsma riski taşıyor. Bio ürünlerdeki bu tür kuşkular, yerel üretimi öne çıkaran geleneksel tarım yöntemlerini cazip hale getiriyor. Ancak uzmanlar, yerelliğin her zaman sürdürülebilirlik anlamına gelmediğini, ithal edilen organik ürünlerin karbon ayak izi bakımından daha avantajlı olabileceğini vurguluyor. Bu nedenle sadece menşei değil, üretim süreci de dikkatle değerlendirilmek zorunda.
