Uzmanlar, özellikle kanser türlerinde erken teşhisin atlanmasının, tedavi başarısını düşüren kritik bir faktör olduğunu ifade etti.

Jinekolojik hastalıklarda geç teşhisin, tedavi başarısını dramatik şekilde azalttığı ve yaşam süresini kısaltan kritik bir risk faktörü olduğu ortaya çıktı.

ABD’li Onkojinekolog Dr. Sarah Peterson, gecikmenin, özellikle rahim ve yumurtalık kanserlerinde, hastalığın daha ileri evrelere ilerlemesine yol açtığını ve hastanın hayatta kalma şansını ciddi biçimde düşürdüğünü ifade etti.

Jinekolojik kanserler ve diğer ciddi kadın hastalıklarının teşhisinde yaşanan gecikmelerin kadın sağlığı üzerindeki yıkıcı etkisi, son dönemde yapılan bilimsel çalışmalarla bir kez daha gözler önüne serildi.

ABD Ulusal Kanser Enstitüsü tarafından yayımlanan kapsamlı bir rapor, rahim ağzı, yumurtalık ve rahim kanseri gibi durumlarda teşhisin sadece birkaç ay bile gecikmesinin, hastaların 5 yıllık hayatta kalma oranlarını çarpıcı şekilde etkilediğini gösterdi.

BİLİMSEL VERİLER TEHLİKEYİ İŞARET ETTİ

Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Johns Hopkins Hastanesi’nden Onkoloji Profesörü Dr. Eleanor Vance, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, "Erken evre jinekolojik kanserlerde başarı oranı %90'ın üzerindeyken, hastalığın evre IV'e ilerlemesi durumunda bu oran %30'ların altına düştü. Kadınların, düzensiz kanama, beklenmedik ağrı veya karında şişlik gibi belirtileri göz ardı etmesi, kanser hücrelerine kritik bir yayılma penceresi açıyor" ifadelerini kullandı.

İngiltere’deki Royal College of Obstetricians and Gynaecologists (Kraliyet Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları Koleji) tarafından gerçekleştirilen bir araştırma, endometriozis ve pelvik enflamatuar hastalık (PID) gibi non-kanseröz durumların bile geç teşhis edildiğinde kronik ağrı, kısırlık ve hayat kalitesinde kalıcı düşüşlere yol açtığını belgeledi.

YABANCI UZMANLARDAN KRİTİK UYARILAR

ABD’nin önde gelen jinekolojik cerrahlarından Dr. Sarah Peterson, teşhis gecikmelerinin arkasındaki temel nedenlere dikkat çekerek, “Pandemi dönemi ve sağlık hizmetlerine erişimdeki zorluklar bu durumu daha da kötüleştirdi. Ancak daha önemlisi, kadınların, jinekolojik belirtileri ‘normal’ adet döngüsü veya menopoz belirtileri sanarak semptomlarını küçümsemesiydi. Hekimlere başvuru anındaki gecikme, maalesef ki ameliyat edilebilir bir hastalığın kemoterapi gerektiren bir duruma dönüşmesine neden oldu” değerlendirmesinde bulundu.

Almanya’daki Heidelberg Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Jinekolog Prof. Dr. Klaus Richter ise teknolojik ilerlemelere rağmen, temel tarama testlerinin önemini vurguladı.

Dr. Richter, rahim ağzı kanseri için yapılan düzenli Pap Smear ve HPV taramalarının ihmal edilmesinin, hastalığın en tedavi edilebilir aşamada yakalanma şansını ortadan kaldırdığını ifade etti.

Dr. Richter, özellikle 30 yaş üstü kadınların HPV taramasına öncelik vermesi gerektiğini belirterek, "Erken evrede yakalanan hemen her lezyon cerrahi yöntemle tamamen temizlenebilirken, gecikme hastayı uzun ve zorlu bir tedavi sürecine mahkum etti" dedi.

Uluslararası sağlık kuruluşları, jinekolojik belirtiler konusunda farkındalığın artırılması, düzenli jinekolojik muayenelerin aksatılmaması ve tarama programlarına sıkı sıkıya uyulması çağrısında bulundu.