Dünya genelinde ölüm nedenleri sıralamasında zirvedeki yerini koruyan kalp ve damar hastalıklarının (KVD) yayılım hızı, uzmanları kaygılandırdı.

Son yıllarda tanı ve tedavi yöntemlerindeki ilerlemelere rağmen KVD vakalarındaki düşüşün beklenenin altında kalması, bilim camiasını yaşam tarzı ve çevresel faktörlere odaklanmaya sevk etti.

Yapılan kapsamlı bilimsel çalışmalar, modern dünyanın getirdiği bir dizi riskin, kalp sağlığı üzerindeki baskıyı artırdığını kesin olarak belirtti.

YAŞAM TARZI FAKTÖRLERİ BAŞROLDE

Uluslararası Kardiyoloji Vakfı'nın (World Heart Federation) yayımladığı raporlar, küresel KVD yükünün büyük oranda değiştirilebilir risk faktörlerinden kaynaklandığını gösterdi. Özellikle işlenmiş gıdalara erişimin artması ve fiziksel aktivitenin azalması, obezite, hipertansiyon ve diyabet gibi KVD'ye zemin hazırlayan koşulları yaygınlaştırdı.

Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Kardiyolog Dr. Elizabeth Barrett, duruma ilişkin yaptığı değerlendirmede, "Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde sigara kullanımıyla mücadelede önemli adımlar attık, ancak artık savaş alanı beslenme düzenimiz oldu" ifade etti.

Dr. Barrett, yüksek tuz, şeker ve doymuş yağ içeren paketli gıdaların yaygınlaşmasının, genç yaş grubunda bile ateroskleroz (damar sertliği) gelişimini hızlandırdığını, bunun da ilerleyen yaşlarda kalp krizi riskini yükselttiğini dile getirdi.

ÇEVRESEL ETKİLER VE STRES UNUTULMADI

Sadece bireysel tercihler değil, çevresel faktörler de KVD'nin yayılımında kritik bir rol üstlendi.

The Lancet dergisinde yayımlanan geniş çaplı bir araştırma, hava kirliliğinin, ince partikül maddeye maruz kalma yoluyla kalp krizi ve inme riskini anlamlı ölçüde yükselttiğini ortaya koydu.

Londra Hijyen ve Tropikal Tıp Okulu (London School of Hygiene & Tropical Medicine) Çevresel Epidemiyoloji uzmanı Prof. Dr. David King, kentsel bölgelerdeki hava kalitesinin doğrudan kalp sağlığına yönelik bir tehdit haline geldiğini vurguladı.

Prof. King, "Hava kirliliği sadece solunum sistemini değil, damar yapısını da bozarak iltihaplanmayı tetikliyor. Bu, sessiz ve sürekli bir risk faktörüdür" açıklamasını yaptı.

Modern yaşamın ayrılmaz bir parçası olan kronik stres de, Yale Üniversitesi'nden Nörokardiyolog Prof. Dr. Robert Shiller'a göre, kalp ritmi bozuklukları ve kan basıncının yükselmesi yoluyla KVD riskini artırdı.

Prof. Shiller, uzun süreli stresin vücutta kortizol seviyelerini artırarak damar duvarında hasar oluşturabileceğini ve bu mekanizmanın, yaşam tarzı riskleriyle birleştiğinde ölümcül sonuçlar oluşturduğunu belirtti.

Uzmanlar, küresel KVD eğrisini tersine çevirmek için sadece bireysel farkındalığın değil, aynı zamanda toplum sağlığını hedefleyen daha sıkı düzenlemelerin ve çevresel politikaların acilen hayata geçirilmesi gerektiği konusunda hemfikir oldu.