Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Tampona giderken tampon mu olduk?

Kamuoyu, teslimiyet iktidarı tarafından aylardır "Suriye'nin kuzeyinde tampon bir bölge oluşturuyoruz" diye avutulurken, aslında perde arkasında ülkenin geleceğine karartmaya matuf 'ne tür fırıldaklar' çevrildiği birer birer ortalığa saçılmaya başladı.

Amerika yönetiminin 'stratejik müttefik' olarak ilan ettiği PKK terör örgütünün Suriye kolu PYD'ye alenen havadan askeri yardım yapmaya başlamasının ardından, Almanya Şansölyesi İstanbul'a ani bir çıkarma yaptı.

Bu ziyaret ile Angela Merkel, 'AB zirvelerine çağrılma', 'yeni fasıl açıma', 'vize kolaylığı sağlama', 'göç külfetini paylaşma' vaatleri karşılığında istediği her şeyi aldı.

İktidarın emrindeki yandaş ve yanaşma medya, bu ziyareti yine 'büyük bir zafer' diye yutturmaya çalışırken Alman Welt Online, arka plandaki sızıntılardan yola çıkarak oldubittiyi bakın ne şekilde yorumladı:

- "Merkel, Türkiye için sınır muhafızı rolü biçti. Suriye'de tampon bölge isteyen Türkiye, kendisi tampon bölge oldu."

***

Şimdi deyin bakalım, 'esas oğlanın' başkalarının gölgesini 'kendi öz gücü' zannettiğine mi yanarsınız, yoksa cami cemaatini avutmaya matuf girişimleri 'ilkeli dış politika' diye yutturma çabalarına mı?

Tabii asıl yanmamız gereken şey, 'toplumsal hafızamızın' ne denli zayıf olduğudur.

Kupon karşılığı 'elbiselik kumaş' dağıtanların, gazetelerine abone olanları 'emekli edeceklerini' vaat edenlerin, dağ başlarını 'cennet misali siteler' diye pazarlayanların siluetlerini çabuk unuttuk.

Belleğimize öyle formatlar atıldı ki, 'her taşın altında bir asker' arar olduk da; tutup 'anti-tez' geliştirenlerin kaçının 'NATO tezgâhından' geçtiğini, 'hangi postların' vaktinde 'postal' giymişler tarafından işgal edildiğini sorgulamayı akıl edemedik.

Vaatler ve vaazlar yoluyla birkaç kuşağın kafasına 'Amerikan rüyası' işlendi; onun nasıl da bir 'Osmanlı kopyası' olduğu, 'cihan devleti' unvanına en yakışan memleket görüldüğü işlendi durdu.

***

'Yerliyiz' ve 'millîyiz' diye ortada dolaşan gömleksiz 'derwishlere' şöyle bir göz atın.

Büyük bir çoğunluğu, daha körpecik birer öğrenciyken 'ilim ve fen' ile donanmak için yurt dışına gittiler, gönderildiler.

Ama gelin görün ki layıkıyla bir tek 'bilim adamı' çıkmadı içlerinden; 'bir tek formalık kitapları' yeryüzündeki kütüphanelerin raflarında yer almadı.

'Ödüle boğulanları', 'pohpohlananları' oldu, fakat 'Anadolu topraklarına' çakılmış bir çivilerini gören, duyan çıkmadı.

Arkalarına Washington rüzgârını alıp patır patır kuruldular 'hazır nimetlerin' başına.

Üstelik emsali görülmemiş bir nankörlük örneği göstererek, "80 yıldır bu ülkede korku hüküm sürüyor. Güçlülerin hukuku hâkim kılınıyor" teraneleriyle.

Onlara göre her şey 'komplo' idi; her taşın altında 'derin bir güç' vardı; cümle âlem 'derin korku' ile dizginleniyordu; herkes 'kullanılıyordu', herkese 'ayar' veriliyordu.

Bir tek 'kendileri' işin farkındaydı.

***

Amma velakin gelinen nokta, aslında kendilerinin 'nasıl bir kirli oyunun' parçası olduklarını açıkça ortaya koydu.

Yüzüstü kalakaldılar, şimdi 'deliğe süpürülme' zamanı geldiği gerçeği karşısında.

Aslında, "Küresel efendi, büyütüp beslediklerini, biraz huysuz çıktıkları için cami avlusuna terk etmeye mi çalışıyor?" diye sormak daha mı doğru olur?

O yüzdendir ki topu bir İsrail'e, bir ABD'nin içindeki 'derin yapıya' atıp duruyorlar.

Zat-ı âlileri 'cin' ya, bir 'kumpasa' gelmeleri, 'kullanılmış' olmaları mümkün değildir. Bu konuda şerbetlidirler; 'basiret' sahibidirler, gerekirse 'devleti', 'vatanı', 'bayrağı', 'bağımsızlığı' bile gözden çıkarırlar, ama 'kendilerini' kullandırtmazlar.

Dikkat edin, ortaya çıkan gerçeklerin ne 'içeriklerine' karşı herhangi bir diyecekleri var, ne de oturup 'özeleştiri yapma' ihtiyacındalar.

Dillere pelesenk edilen tek savunma cümlesi, "Bu birilerinin oyunu" palavrasıdır.

***

'Derwish-i azamlık' rolüne soyunanlar, ciddi ciddi 'çatallı yol ağzına' gelip dayandı.

Ya samimiyetle millete 'ikrarda' bulunup, 'yolu' doğrultmaya çalışacaklar; yahut da "Bu saatten sonra artık yapacak bir şey yok" diyerek, yeniden Sam Amca'nın cüppesinin eteklerine yapışacaklar. 

Gerisi 'magazinden' ibarettir, gayri okunmasa da olur.

 

Yazarın Diğer Yazıları