Uzmanlar, ilaç tedavisine ek olarak bu adımların, küresel çapta ölümlere neden olan bu "sessiz katil" ile mücadelede yeni bir dönüm noktası sunduğunu ifade etti.
Uluslararası bilim camiası, küresel halk sağlığı sorunu olan yüksek tansiyon (hipertansiyon) riskini ciddi oranda düşüren üç hayati faktöre dikkat çekerek, bu alandaki en kapsamlı bilimsel bulguları kamuoyuyla paylaştı.
Yapılan araştırmalar ve uzman görüşleri, sadece ilaç tedavisinin değil, yaşam tarzı disiplininin de hastalığın seyrini değiştirdiğini gösterdi.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre küresel çapta ölümlerin başlıca nedenleri arasında yer alan yüksek tansiyonla mücadele, bilim insanlarının odak noktası olmayı sürdürdü.
Son dönemde yayımlanan kapsamlı çalışmalar ve uluslararası kılavuzlar, bireylerin kendi sağlıkları üzerinde kontrolü ele alabileceği üç temel noktayı işaret etti: düzenli fiziksel aktivite, sağlıklı beslenme (özellikle tuz kısıtlaması) ve sağlıklı kiloyu koruma.
1. Haftalık 150 Dakika Hareket Zorunluluğu
Hipertansiyonun önlenmesi ve tedavisi konusunda yapılan bilimsel incelemeler, düzenli fiziksel aktivitenin tansiyonu düşürmede en etkili yöntemlerden biri olduğunu kesinleştirdi. Amerikan Kalp Derneği ve DSÖ'nün kılavuzlarında da belirtildiği gibi, haftada en az 150 dakika orta yoğunlukta aerobik egzersizin (tempolu yürüyüş, yüzme, bisiklet gibi) kan basıncını önemli ölçüde düşürdüğü belirlendi.
Kolombiya Üniversitesi'nden Dr. Andrew E. Moran, yüksek tansiyon kontrolü ve kardiyovasküler hastalıkların önlenmesi alanındaki çalışmalarıyla tanınan bir isim olarak, "Fiziksel hareketsizlik, değiştirilebilir en önemli risk faktörleri arasında yer aldı. Düzenli aerobik egzersiz, kan damarlarının esnekliğini artırarak ve kalp atım hacmini düzenleyerek tansiyonu kalıcı olarak düşürmeye yardımcı oldu" ifadelerini kullandı.
Dr. Moran, özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde hipertansiyon kontrol programlarının genişletilmesi için aktif yaşamın teşvik edilmesinin hayati önem taşıdığını vurguladı.
2. Sodyum Kısıtlaması ve DASH Diyeti
Bilim insanlarının tansiyon üzerindeki etkisini kanıtladığı ikinci kritik faktör ise beslenme düzeni oldu.
Araştırmalar, özellikle tuz (sodyum) tüketiminin kısıtlanmasının ve sebze, meyve, tam tahıl ve az yağlı süt ürünleri açısından zengin bir beslenme programının tansiyonu doğrudan düşürdüğünü ortaya koydu.
Hipertansiyonu Durdurmak İçin Beslenme Yaklaşımları (DASH) adı verilen diyet programının etkinliğini inceleyen çok sayıda bilimsel çalışma, bu beslenme biçiminin sistolik kan basıncını 11 mm Hg'ye kadar düşürebildiğini gösterdi.
SUNY Downstate Tıp Fakültesi'nden Kardiyoloji Uzmanı Dr. Michael A. Weber, "Diyet Yaklaşımları, kan basıncını düşürmede güçlü bir araç haline geldi," şeklinde bir değerlendirme yaptı. Hipertansiyonun önleyici kardiyoloji alanındaki öncülerden biri olarak kabul edilen Dr. Weber, "Özellikle sodyumun günde 2 gramın (yaklaşık 5 gram tuz) altına indirilmesi, kan basıncı seviyeleri üzerindeki olumlu etkiyi maksimize etti," dedi. Dr. Weber, yüksek kan basıncının tüm yaşlarda ve cinsiyetlerde felç, kalp krizi ve kalp yetmezliği riskini sürekli ve kademeli olarak artırdığını, bu nedenle beslenmede yapılan değişikliklerin uzun vadeli prognoz için merkezi bir rol üstlendiğini ifade etti.
3. Sağlıklı Kilonun Muhafazası
Tansiyon riskini azaltan üçüncü temel faktör ise sağlıklı bir vücut ağırlığını sürdürmek olarak açıklandı. Aşırı kilo veya obezitenin, yüksek tansiyon gelişim riskini doğrudan yükselttiği bilimsel verilerle doğrulandı. Yapılan çalışmalar, fazla kilolu veya obez bireylerin vücut ağırlıklarının sadece küçük bir yüzdesini (%5-10) kaybetmelerinin bile kan basıncı değerlerinde klinik olarak anlamlı bir düşüşe yol açtığını gösterdi.
Uzmanlar, özellikle bel çevresindeki yağlanmanın (erkeklerde 102 cm, kadınlarda 88 cm üzerindeki bel ölçüleri) hipertansiyon riskini artırdığını ve bu durumun, vücuttaki hormon dengesini ve damar duvarı yapısını olumsuz etkilediğini belirtti.
Uluslararası Kalp Federasyonu (WHF), bu üç faktörün birleştirilerek yaşam tarzına dahil edilmesinin, küresel hipertansiyon kontrol hedeflerine ulaşmada kilit rol oynadığını kaydetti.
Bilim insanları, ilaç tedavisi gerektiren hastalar için bile bu yaşam tarzı değişikliklerinin tedavi başarısını artırdığını ve kardiyovasküler olay riskini düşürdüğünü bildirdi.