Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

'Toplama' kadroları bir arada tutan şifre

İktidarın zamanında 'balans ayarlarına' dayalı şaibeli bir süreç neticesinde altın kase içinde 'toplama' kadrolara sunulmasına yönelik sır perdesi hâlâ aralanamadı.

Aslında o kapının aralanmasından çok, o kadroları 'bir arada tutan' temel niteliklerin irdelenmesi gerekiyordu ki buna kimse yanaşmıyor.

İmparatorun, 'genlerinden' kıskaca aldığı çocuklarından birini devre dışı bırakıp 'diğerine' taç giydirmesinin nedenleri millete yeterince anlatılamadığı için eleştiriler çoğu kere havada kalıyor; hatta çoğu defa iktidarın ekmeğine yağ sürüyor.

Orta Doğu'da 'medeniyetler çatışması' öngörüsüne paralel olarak açık bir şekilde 'İslam dinini' hedef alan küresel güçler, Türkiye'de kontrol altında bir 'İslamcı dalga' geliştirerek 'Yeni Osmanlıcılık' balonu üzerine mevzilerini nasıl tahkim etti?

Küreselleşmenin yönü, komünizmden sonra, tek direnç olan İslam dinini de bertaraf etmekten yanayken, kendilerini 'İslamcı' nitelendirenler birden nasıl ivme kazandı?

Aynı türden soruları tabii ki 'SA-ABD' ilişkileri üzerine de akla getirmek mümkün.

Mesela, bütün İslam coğrafyasında 'bahar rüzgârları' estirildiği halde 'Vehabiliğin' beşiğinde 'herhangi bir sarsıntının' gözlenmemesi sizce de çok garip değil mi?

***

Oysa herkes bilir ki Rusya'da, Çin'de, Pakistan'da Hindistan'da kendilerini 'İslamcı' olarak lanse eden gruplar ile Taliban'ın ve El-Kaide'nin palazlanmasında en önemli etkenlerden biri Suudi Arabistan'dır.

Daha da ilginci zamanında sırf bu etkiyi kırabilmek için Türkiye'nin kafileler halinde öğrenciler getirmesi ve oralara kamyon kamyon dini kitaplar göndermesidir.

Belki buradan bir dönem İran'a karşı yürütülen 'dıştan dost' görünüp, 'arkadan kuyu kazma' politikasının izlerini hatırlayıp bir sonuca gitmek mümkün olabilir.

İmparatorun Türkiye'de giriştiği 'değişim/dönüşüm' hareketi için 'toplama kadroyu' seçmesinin birden fazla nedeni olduğu aşikâr.

Bunlardan biri, 'önceki çocuk' eliyle ülkede bir takım kirli işler çevrilip halkın 'kendi devletine' düşman edilmesi.

Bir diğeri mevcut kadronun önemli bir bölümünün bir zamanlar 'sistemden' yemlenen, öyle değilse bile 'vergi' ödemeyen, 'askerlik' yapmayan, bir tür 'derebeylik' statüsüne sahip kişilerin torunlarından oluşması.

'Etnik' mevzulara hiç girmeyelim, zira o sayfa zaten Türk tarihi açısından birçok hadisenin de düğüm noktasıdır.

***

Ve nihayet en önemli etken, iktidara destek veren güruhların, geçmişten beri 'güce yakın olma', 'güçten nemalanma' alışkanlıklarıdır ki bu artık genlerine işlemiştir.

Mesela, zamanında her gün 'hangi paşanın' kimleri sigaya çektiğini manşetlere taşıyanlar, 'o paşaların tavassutu' ile hem kamu hem özel sektörde kimlerin, ne şekilde istihdam edildiğini nedense hatırlamazdan geliyorlar.

Hani Saray ağası bulduğu her fırsatta böbürlene böbürlene 'azınlık vakıflarına' ait gayrimenkulleri iade etmekten dem vuruyor ya.

İnsan şöyle havaalanından evine gidip gelirken sağdaki soldaki yapılara bir bakıp "Bu mülk hangi vakfa aitti, şimdi kim kullanıyor" diye sorar değil mi?

Acaba böyle bir sorunun sorulmamasının sebebi, bir takım menfaat şebekelerinin "Biat eylediysekse eğer, sormanın ne anlamı var" yollu taahhütleri midir?

Bu tür soruları imparatorun 'gerçek niyetini' anlama adına sormak zorundayız.

Hatta bir adım daha ileri gidip 'kozmik odalara' kadar giren 'özgürlükçü' anlayış; 'NATO bursu' ile tahsil gören, 'komünizmle mücadelenin' gönüllü neferi olup yayınlar yapan, bugün de ülkeyi 'yeni maceralara' sürüklemek için altyapı oluşturan isimler için ne düşünüyor diye soralım.

***

Madem 'şeffaf' demokrasi peşindeyiz.

O zaman muhalefet adına ortalıkta dolaşan partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, aydınların 'göz boyamaya' matuf oyunlara figüranlık yapmak yerine, 'daha başka soruların' peşine düşmesi gerekmez mi?

Mesela, bir takım sözde 'kanaat önderlerinden' başlayın bakalım; acaba hangi noktalara ulaşacaksınız?

 

Yazarın Diğer Yazıları