Özmen, yılın ilk 6 ayındaki deprem verilerini değerlendirerek, Türkiye'nin bine yakın "deprem üretme potansiyeli olan diri fay" barındırdığını ve deprem aktivitesi yüksek ülkeler arasında yer aldığını belirtti. "Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından 1145 deprem gözlem ağı ile Türkiye ve yakın civarında meydana gelen depremler gece gündüz takip edilmekte, kayıt altına alınmakta ve kullanıcıların hizmetine sunulmaktadır," dedi.
Deprem verilerinden yararlanarak depremin zamanı, büyüklüğü, yeri, derinliği, enlem ve boylamı gibi parametrelerin belirlenip kamuoyuyla paylaşıldığını ve veri tabanına kaydedildiğini belirten Özmen, bu verilerin analiz edilip istatistik yöntemleriyle incelendiğini ve gelecekte meydana gelebilecek depremlerin büyüklüğü ve hangi bölgelerde oluşabileceğinin belirlenmeye çalışıldığını aktardı. Böylece ülkede deprem tehlikesinin ortaya konulduğunu ve deprem riskine karşı her türlü çalışmanın daha sağlıklı, etkin ve verimli şekilde yapılmasına katkı sağlandığını belirtti.
"Ülkemiz günde ortalama 95 depremle sarsıldı," diyen Özmen, 2024'ün ilk altı ayında (1 Ocak – 30 Haziran) 94 tanesi 4,0-4,9 büyüklüğü arasında, 5 tanesi 5,0-5,9 büyüklüğü arasında olmak üzere toplam 17 bin 343 deprem meydana geldiğini söyledi. Bu depremler nedeniyle 1 kişi hayatını kaybetti, 7 kişi de yaralandı. Yılın ilk altı ayında meydana gelen en büyük depremin, 18 Nisan'da 5,6 büyüklüğündeki Sulusaray-Tokat depremi olduğunu belirten Özmen, Tokat'ta 5 kişinin yaralandığını, 20 ev ve iki minarenin yıkıldığını ve 283 binanın hasar gördüğünü, Yozgat'ta ise 1 binanın yıkıldığını ve 169 binada hasar meydana geldiğini hatırlattı.
Özmen, 2024'ün ilk 6 ayında en fazla depremin 3 bin 78 deprem ile Malatya'da meydana geldiğini, bu ili sırasıyla 2 bin 599 depremle Kahramanmaraş, 1153 depremle Muğla, bin depremle İzmir, 814 depremle Adıyaman ve 645 depremle Çanakkale'nin izlediğini belirtti.
Deprem risklerinin önlenmesi için 2003-2004 yıllarında dönemin Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, geçen yıl da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca "Deprem Şura"ları düzenlendiğini anımsatan Özmen, şuranın yeniden toplanarak mevcut durumun, sorunların ve çözüm yollarının değerlendirilmesi ve deprem risklerinin azaltılması konusunda yeni bir yol haritasının belirlenmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca, 1959'da yasalaşan 7269 sayılı "Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun"un güncellenmesi veya afet risk azaltma çalışmalarını önceleyen, yetki karmaşasını ortadan kaldıran, bütüncül bir bakış açısıyla ele alınması gerektiğini belirtti.