Kadıköy'de, 15 yaşındaki Mattia Ahmet Minguzzi'nin bıçaklanarak öldürülmesinin ardından Ahmet Minguzzi’nin annesi Yasemin Minguzzi’nin adalet arayışı tüm Türkiye’yi derinden etkiledi. Kamuoyunda suça sürüklenen çocuk kavramına yönellik tartışmaları da beraberinde getiren Minguzzi cinayeti davasında Avrupa ülkelerinin bir kısmında uygulanan ‘şartlı yetişkinlik’ modeli ve ‘’kanunla sorunlu çocuk’’ modelleri de gündeme taşındı. Avukat Burak Evci bu kapsamda suça sürüklenen çocuk kavramına açıklık getirerek kritik değerlendirmelerde bulundu.

SARİYE NUR DÖNMEZ/ ÖZEL HABER

‘’ÇOCUKLARA YÖNELİK ÖNCELİKLİ YAKLAŞIM, CEZALANDIRMA DEĞİL, REHABİLİTASYONDUR’’

TCK’ya göre suça sürüklenen çocuk kavramına açıklık getiren Avukat Burak Evci;Türk Ceza Kanunu ve Çocuk Koruma Kanunu’na göre, “suça sürüklenen çocuk”, işlediği iddia edilen bir fiilden ötürü hakkında ceza soruşturması yürütülen kişidir. Burada temel ölçüt, çocuğun yaşıdır. 12 yaşını doldurmamış çocuklar bakımından ceza sorumluluğu yoktur; yani hiçbir şekilde cezai yaptırım uygulanmaz. 12–15 yaş arası çocuklarda ise fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneği değerlendirilir. Bu yetenek mevcutsa ceza indirimi uygulanır; yoksa çocuğa ceza verilmez. 15–18 yaş arası çocuklarda ceza sorumluluğu vardır ancak yaş indirimi uygulanır.’’ dedi.

‘’OTOMATİK CEZA İNDİRİMLERİ UYGULAMAK, TOPLUMUN ADALET DUYGUSUNU ZEDELİYOR.’’

Avukat Evci bununla birlikte çocuklara yönelik öncelikli yaklaşımın cezalandırma değil, rehabilitasyon olduğuna da dikkat çekerek, ‘’Bu nedenle mahkemeler, çocukları eğitim tedbirlerine, danışmanlık hizmetine, sağlık veya barınma tedbirine yönlendirebilir. Asıl amaç, çocuğun topluma yeniden kazandırılmasıdır.’’ dedi. Evci sözlerini şöyle sürdürdü; ‘’Ancak artık şunu kabul etmeliyiz: Türkiye’de çocukların suça karışma biçimi, 20–30 yıl öncesinin masumiyetinden çok uzaktır. Örgütlü suçların içine çekilen, planlı cinayetlerde kullanılan ya da sokak çetelerinde “suça bilerek yönlendirilen” çocuk profilleri ile karşı karşıyayız. Hal böyleyken, hâlâ otomatik ceza indirimleri uygulamak, toplumun adalet duygusunu zedeliyor. Faili “çocuk” sıfatıyla korumak, mağduru ikinci kez cezalandırmak anlamına geliyor’’

‘’TÜRKİYE’DE “ŞARTLI YETİŞKİNLİK” MODELİNİN KISMEN BENİMSENMESİ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM.’’

Avrupa ülkelerinin bir kısmında uygulanan ‘şartlı yetişkinlik’ modelini ya da ‘kanunla sorunlu çocuk’ modellerine de açıklık getiren Avukat Burak Evci Türkiye’de bu modellerin uygulunabilirliğine yönelik yaptığı değerlendirmede şu ifadelere yer verdi;

Avrupa’da uygulanan modeller, çocuk adalet sisteminin farklı bakış açılarını yansıtır. Şartlı yetişkinlik modeli, belirli suçlarda çocukların yetişkin gibi yargılanmasını öngörür.

“Kanunla sorunlu çocuk” modeli ise cezalandırma yerine, çocuğun içinde bulunduğu sosyal, ekonomik ve kültürel koşulları merkeze alır; devletin sorumluluğunu artırır.

Avrupa’da şartlı yetişkinlik modeli, özellikle ağır suçlarda çocukların yetişkin gibi yargılanmasını mümkün kılar. ABD’de 13 yaşındaki bir failin cinayet suçundan ömür boyu hapse mahkûm edilebildiğini biliyoruz. Bu model, sert eleştiriler alsa da toplumda caydırıcı etkisi açıktır.

“Kanunla sorunlu çocuk” modeli İskandinav ülkelerinde uygulanıyor ve çocuğu korumacı bir perspektifle ele alıyor. Ancak bu model, Türkiye’nin sosyolojik gerçekleriyle birebir örtüşmez. Çünkü ülkemizde suça sürüklenen çocukların önemli bir kısmı artık “şartlı mağdur” değil, bilakis örgütlü suça bilinçli şekilde entegre edilmiş kişilerden oluşuyor.

Dolayısıyla ben şahsen Türkiye’de “şartlı yetişkinlik” modelinin kısmen benimsenmesi gerektiğini düşünüyorum. Ağır suçlarda çocuk ile yetişkin arasında bir ayrım yapılmamalı. Çünkü can kaybına yol açan, gasp veya cinsel suç işleyen bir failin 17 yaşında olması, mağdur açısından hiçbir şeyi değiştirmez. Çocuk koruma politikaları elbette devam etmeli; ama ağır suçlarda ceza indirimleri kaldırılmalı ve caydırıcılık ön planda tutulmalıdır.