Yabancı tıp ve toksikoloji uzmanları, bitkisel ürünlerin birer ilaç gibi ele alınması gerektiğini ifade etti.

Son yıllarda sağlıklı yaşam trendlerinin etkisiyle popülaritesi zirve yapan bitki çayları, uluslararası bilim camiasının merceği altında.

Birçok tüketici için masum birer alternatif olarak görülen bu içeceklerin, bilinçsizce tüketildiğinde ciddi sağlık risklerini beraberinde getirdiği ortaya çıktı.

Dünyanın önde gelen toksikoloji ve beslenme uzmanları, bitki çaylarının potansiyel zararları konusunda çarpıcı uyarılarda bulundu.

ZEHİRLİ BİLEŞİKLER VE AĞIR METAL RİSKİ

Bilimsel çalışmalar, bazı bitki çaylarının ve bitkisel ekstrelerin karaciğer ve böbrekler üzerinde toksik etkilere yol açabileceğini gösterdi. ABD merkezli Mayo Clinic'ten Dr. Brent Bauer, "Birçok bitkisel ürün, ilaç gibi etki edebilen aktif bileşenler barındırır. Bu bileşenlerin yüksek konsantrasyonları, karaciğer hasarına hatta nadir vakalarda karaciğer nakline dahi neden olabilir," ifadesini kullandı.

Özellikle yeşil çay ekstrelerinin aşırı dozda tüketilmesinin karaciğer enzimi aktivitelerini yükselttiği ve hepatotoksisite riski barındırdığı daha önceki araştırmalarda rapor edilmişti. Buna ek olarak, Journal of Environmental and Public Health dergisinde yayımlanan bir araştırma, demlenmiş çayların büyük bir çoğunluğunda kurşun gibi ağır metal kalıntılarına rastlandığını belirledi. Araştırmacılar, bu kontaminasyonun özellikle hamilelik ve emzirme döneminde tüketime uygun olmayan seviyelere ulaştığını kaydetti.

İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ: GİZLİ TEHLİKE

Bitki çaylarının bir diğer önemli tehlikesini ise kullandığımız ilaçlarla olan etkileşimleri oluşturuyor. Memorial Sloan Kettering Kanser Merkezi'nden araştırmacılar ve uzmanlar, özellikle kan sulandırıcı (antikoagülan), kalp ve diyabet ilaçları kullanan hastaların, bazı bitki çaylarını tüketmeden önce mutlaka bir sağlık uzmanına danışması gerektiğini vurguladı.

Örneğin zencefil, sarımsak ve ginkgo biloba gibi popüler bitkilerin kanın pıhtılaşma süreçlerini etkilediği, bu durumun da kan sulandırıcı ilaçların etkisini artırarak kanama riskini yükselttiği ifade edildi. Sinameki gibi bağırsak hareketlerini artıran bitkilerin ise uzun süreli tüketiminde bağırsakta kalıcı hasara ve bazı çalışmalara göre tümör oluşumuna dahi neden olabileceği bilimsel literatürde yer aldı.

"MASUM" DOZAJLAR BİLE RİSK TAŞIYOR

Bitki çayı tüketiminin düşük dozlarda faydalı olabileceğine dair kanıtlar bulunsa da, uzmanlar özellikle uzun süreli ve yüksek miktarlı tüketimin riskli olduğu konusunda hemfikir. Harvard T.H. Chan Halk Sağlığı Okulu'ndan beslenme uzmanları, bazı bitki çaylarının demir emilimini azaltan tanninler içerdiğini ve bu durumun demir eksikliği anemisini kötüleştirebileceğini belirtti. Uzmanlar, çayların yemeklerden hemen önce veya sonra değil, öğün aralarında tüketilmesini tavsiye etti.

Ayrıca, Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC), çok sıcak (65 °C üzeri) içeceklerin tüketilmesinin muhtemel kanserojen olduğunu 2016 yılında ilan etmişti. Bu bulgu, geleneksel olarak sıcak içilen bitki çaylarının, içeriklerinden bağımsız olarak, yemek borusu kanseri riskini artırabileceğini ortaya koydu.

Uluslararası bilim insanları, bitki çaylarının faydalarının kanıtlanması için daha fazla randomize kontrollü çalışmaya ihtiyaç duyulduğunu yineledi ve tüketicileri, bitkisel ürünleri "doğal ve zararsız" varsayımıyla değil, potansiyel etkileri olan güçlü bileşikler olarak ele almaya çağırdı.