Sanayi sektörünün küresel iklim değişikliğiyle mücadelede kritik bir cephe oluşturduğu dönemde, Yapay Zeka (YZ) teknolojilerinin endüstriyel süreçlere entegrasyonu, dekarbonizasyon (karbonsuzlaştırma) ve akıllı üretim optimizasyonu alanlarında beklenmedik bir devrim yaşattı.

Son dönemde yayımlanan bilimsel raporlar ve önde gelen yabancı uzmanların değerlendirmeleri, YZ’nin geleneksel üretim paradigmalarını kökten değiştirdiğini ve sürdürülebilir bir geleceğin kapılarını araladığını gözler önüne serdi.

BİLİMSEL VERİLER VE OPTİMİZASYONUN GÜCÜ

Akıllı üretim ve karbonsuzlaşma stratejileri üzerine yoğunlaşan bilimsel çalışmalar, YZ algoritmalarının, enerji tüketimindeki verimsizlikleri eşi benzeri görülmemiş bir hassasiyetle tespit etme ve giderme yeteneğine dikkat çekti.

Örneğin, büyük veri analizi ve makine öğrenimi (ML) modelleri, enerji şebekelerindeki anlık dalgalanmaları ve binalardaki ısıtma/soğutma sistemlerinin optimum ayarlarını sürekli olarak hesaplayarak enerji israfını en aza indirdi.

The Alan Turing Institute tarafından yayımlanan bir raporda, YZ’nin İngiltere’nin Net Sıfır 2050 hedefine ulaşması için "kritik bir yetenek" olduğu ifade edildi.

Raporda, YZ destekli dinamik ve adaptif kontrol stratejilerinin, özellikle ısıtma, havalandırma ve iklimlendirme (HVAC) sistemlerinde, yüzde 32’ye varan enerji tüketimi azalması ve yüzde 21’e kadar termal konfor artışı sağladığı belirtildi.

YABANCI UZMANLARDAN ONAY: YZ, STRATEJİK BİR ZORUNLULUK

Dünya Ekonomik Forumu'nda (WEF) Endüstriyel Karbonsuzlaştırma alanında uzman Dr. Lena Schmidt, YZ’nin sanayideki rolünü değerlendirerek, bu teknolojilerin artık bir lüks değil, stratejik bir zorunluluk olduğunu ifade etti.

Dr. Schmidt, "Ağır sanayide temiz enerjiye geçişin finansal getirisi hafife alınmamalı. YZ’nin tedarik zinciri ve lojistikten tesis içi enerji yönetimine kadar her aşamadaki optimizasyon gücü, şirketlerin karbonsuzlaşma maliyetlerini düşürürken verimliliği artırıyor" şeklinde konuştu.

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) İmalat Süreçleri bölümünden Prof. Daniel R. Hayes, YZ’nin üretimde sadece verimlilik getirmekle kalmayıp, aynı zamanda malzeme israfını ve süreç emisyonlarını da doğrudan hedef aldığını vurguladı.

Prof. Hayes, "Tahmine dayalı bakım (Predictive Maintenance) gibi YZ uygulamaları, ekipman arızalarını önceden görerek plansız duruşları ve dolayısıyla yüksek enerjili yeniden başlatma süreçlerini elimine etti. Bu, hem maliyet avantajı hem de doğrudan karbon ayak izi azalması anlamına geldi" değerlendirmesinde bulundu.

Microsoft’un Sürdürülebilirlik inisiyatiflerinden sorumlu üst düzey yöneticisi Mary A. Peterson ise, özellikle büyük veri merkezleri ve bulut altyapılarında YZ’nin enerji ve su verimliliğini artırmadaki başarısına dikkat çekerek, YZ’nin kendisinin de daha az kaynak tüketen "sürdürülebilir YZ çerçeveleri" ile desteklenmesi gerektiğini dile getirdi.

GELECEĞE YÖNELİK KRİTİK ADIMLAR

Bu gelişmeler ışığında, küresel sanayi devleri, YZ'yi entegre ederek üretim operasyonlarında ve enerji yönetimi sistemlerinde köklü değişikliklere gitti.

Sanayi 4.0'ın bir sonraki aşaması olarak kabul edilen bu süreçte, YZ, değişken yenilenebilir enerji kaynaklarının (güneş ve rüzgar) şebekeye daha verimli entegre edilmesini sağlayarak da karbonsuz bir enerji sistemine geçişi hızlandırdı.

Analistler, YZ teknolojilerinin, önümüzdeki on yıl içinde küresel endüstriyel emisyonların azaltılmasında en belirleyici faktör olacağını öngördü.