Gezi protestoları- olayları neydi, kısaca hatırlayalım.
23 Mayıs- 2013''de başlayan olaylardan önce hükumet Taksim''deki meşhur Topçu Kışlasını yeniden yapmak istedi. Kışla yapma işin görüntüsüydü, rivayete göre gerçekte Katar''lılara satmak için bir AVM yapılacaktı.
Bir gurup genç oradaki ağaçlar kesilmesin, her yer gibi betonlaşmasın diyerek orada önce oturarak, sonra çadır kurarak iş makinelerini engelleyerek tamamen barışçıl bir protestoya başladı. Böyle geçen birkaç günün ardından İstanbul İdare Mahkemesi işlemin yürürlüğünü durdurdu yani mahkeme orada inşaat yapılmayacak dedi.
Gençler maksat hasıl oldu mahkeme inşaatı durdurdu diyerek ayrılmak üzere iken dönemin Başbakanı Erdoğan ''mahkeme bu işe karışamaz o kışla yapılacak'' deyince önce İBB zabıtaları gençlerin çadırlarını yaktı. Sonrasında gençlere polisin sert müdahalesi gelince öfke ve tepki büyüdü. Her kesimden ve her siyasi mahalleden insanlar bu hukuksuzluğa karşı çıktılar.
Yeşilin katline karşı insani ve barışçıl gösteri olarak başlayan protestolar tüm provokasyonlara rağmen kısa sürede yurt geneline yayıldı. Akıl ve vicdan sahibi iktidar yanlıların da katıldığı, siyasi tarihimize en büyük sivil itaatsizlik ve haklı bir direniş olarak geçen Gezi olayları hükümeti çok korkuttu.
Biten yargılama sonrasında kaldırılan idam yerine geçen ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırılan O. Kavala''nın Gezi olaylarında hükümeti devirmeye kalkmadığı, daha önce başka bir mahkeme kararı ile sabit görülüp beraatine karar verilmişti.
Beğenilmeyince bu kez yeni keşfedilmiş gibi casusluk isnadıyla tekrar tutuklandı yeniden yargılanmaya başladı. Gezi davası birleşen bu dosyadan da-yani casusluk suçundan- dün gene beraat verildi. Ancak önceden beraat ettiği ''''hükümeti devirmeye teşebbüs'''' suçundan bu kez mahkûmiyet verildi. İşin teknik hukuk kısmına hiç girmiyorum zira ortada hukukiliği olan bir yargılama ve karar yok.
Muhalif kalan üye hâkimin ayrık oy gerekçe ve açıklaması çok net diyor ki; ''''bu davada hükme esas alınan teknik takip delilleri yasaya aykırıdır, kaldı ki onlara göre bile mahkûmiyet kararı verilemez.'''' Yani bu bir yargılı infaz.
İşin mavra kısmına gelirsek; Adalet Bakanı B.Bozdağ başta iktidar cenahı anayasaya göre yargıya kimse emir talimat veremez, kimse hakimlere laf söyleyemez, kimse Cumhurbaşkanımızı ve yargı mensuplarını tehdit edemez gibi sözde doğru özde yalan hamasi laflarla algı peşindeler. Bugünün tek parti devletinde tümüyle siyasallaşan yargıya ve mensuplarına laf etmek hele de tehdit etmek çok zor bir iş.
Cumhurbaşkanını tehdit ise imkânsız, anında kodesi boylayacağını bilen ahalimiz imalı bir atasözü bile söyleyemez.
Bekir Bozdağ''ın halefi olduğu eski bir Adalet Bakanı Cemil Çiçek, TBMM Başkanı olarak 3 Ocak 2014''de TBMM''de düzenlediği 2014 Vizyon Toplantısı''nda aynen '''' Anayasanın 138. maddesi (Mahkemelerin Bağımsızlığı maddesi) bu memlekette ölmüştür.'''' demişti. Bu maddeyi ne zaman diriltmiş ki?
Önceki gün de Anayasa Mahkemesi Başkanı kuruluş yıldönümünde; "Anayasa Mahkemesi, 60 yıllık tarihinin en ağır, en yoğun iş yüküyle karşı karşıya, bireysel başvuruda çok hızlı bir artış oldu. Mahkemede şu an 95 binden fazla başvuru var. 47 ülkeden başvuru alan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde bile bu sayı 72 bin, bu durum sürdürülemez'''' diyerek TBMM Başkanından yasal düzenleme istedi.
Bakan beye soralım bizde; bunlara ne diyeceksiniz acaba? Biri selefiniz eski Adalet Bakanı, diğeri ülkenin en üst dereceli yüksek mahkemesinin başkanı. Beyanlar çok açık ve tevile de muhtaç değil. Hal böyle iken hala nasıl anayasa 138. madde var, yargı bağımsız onlara laf ettirmeyiz diye efelenirsiniz bilmiyorum. Bildiğim tek şey bu baptaki sözlerinizin alayı, masal ve palavra kelimelerinin gençliğimizde özgün sentezi olarak ürettiğimiz kelime yani ''''mavra.''''