“Silahlıörgütüyeliği” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılanHizb-ut Tahrir’in Türkiye SözcüsüYılmaz Çelik’in başvurusu üzerine “adil yargılanma hakkı”nın ihlal edildiğine karar veren yüksek mahkeme, Yargıtay ve mahkemelerinHizb-ut Tahrir’in silahlı birterörörgütü olarak kabul edilmesine ilişkin kararlarının gerekçelerinin “yeterli” olmadığına hükmetti.
Cumhuriyet'tenAlican Uludağ'ın haberine göre bu kararlardaHizb-ut Tahrir’in nedenterörörgütü olduğunun yeterince tartışılmadığını öne sürenAYM, Çelik’in yeniden yargılanmasına karar verdi.AYM’nin kararı, diğerHizb-ut Tahrirterörörgütüyeliğinden ceza alanların aklanması için emsal niteliğinde olacak.
YEREL MAHKEME GİBİ DELİL TOPLADI
Hizb-ut Tahrir(İslami Kurtuluş Partisi)terörörgütünün Türkiye sözcüsü Yılmaz Çelik, 2011’de “terörörgütüne üye olmak”tan aldığı 6 yıl 3 ay hapis cezası üzerineAYM’ye başvurdu. Çelik, başvurusunun temel dayanağına “Anılan oluşumun, şiddet yanlısı birörgütolmadığı içinterörörgütü sayılamayacağı” savını koyarak hak ihlali iddiasında bulundu.AYM, iddiaları dosya üzerinden görüşmek yerine, yerel mahkeme gibi delil toplamaya girişti. Emniyet Genel Müdürlüğü’ndenHizb-ut Tahrirörgütünün silahlıterörörgütü olarak kabul edilmesine dayanak olan bilgi ve belgeler ile mahkeme kararlarını isteyenAYM, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 4 Ekim 2017 tarihli “Hizb-ut Tahrirbirterörörgütüdür” kararını da inceledi. AncakAYM, Yargıtay’ın kararından çok, bir üyenin “Hizb-ut Tahrir, anayasal düzeni değiştirmeyi hedefleyen birörgütolmakla birlikte, cebir ve şiddet öngörüp başvurmadığı içinterörörgütü sayılması anayasa ve ceza kanunumuza uygun düşmemektedir” şeklindeki muhalif görüşüyle ilgilendi.
ADİL YARGILANMA KARARI ÇIKTI
AYM, yaptığı değerlendirme sonucunda Çelik’in “adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine” hükmetti. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderenAYM’nin kararında,Hizb-ut Tahrir’in silahlı birterörörgütü sayılmasına ilişkin yerel mahkemenin gerekçelerini yeterli bulmadı. Kararda, mahkeme ve Yargıtay’ın sanığın “Hizb-ut Tahrirterörörgütü değildir” savunması hakkında bir değerlendirmede bulunmadığı ileri sürüldü.
MAHKEMELERE ELEŞTİRİ
Emniyet raporlarına göre, 1967’den 2016’ya kadar geçen süre içinde anılan örgütün silahlı bir eyleme karışmadığının, şiddet kullanmaya yönelik kışkırtıcı davranışlara rastlanmadığının anlaşıldığı savunulan kararda, kamu makamlarının bu konudaki değerlendirmelerini “daha özenli yapmalarının beklendiği” öne sürüldü. Kararda, şu sonuçlara varıldı:
“İlk derece mahkemelerinin ve Yargıtay’ınHizb-ut Tahrirörgütünün birterörörgütü olup olmadığına yönelik hiç değilse bir kere değerlendirmede bulunması, gerekçelerini başvurucunun temel iddiaları ile mahkemelerin resen tespit edecekleri ve yargılamanın doğasının gerektirdiği sorulara cevap verebilecek nitelikte hazırlaması gerekirken, bunu yapmadıkları anlaşılmıştır. Mahkeme kararlarındaHizb-ut Tahrir’in birterörörgütü olarak kabul edilmesine ilişkin olarak ilgili ve yeterli bir değerlendirme yapılmamıştır.”
MUHALİF ÜYE PAKSÜT: AMAÇLARI TC'Yİ YIKMAK
Karara muhalefet eden üç üyeden Osman Paksüt, “başvurucunun sözcüsü olduğu örgütün ‘dar-ül küfür’ olarak gördükleri Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkarak hilafet devleti kurma amacını güttüğü, bu amacın cebir ve şiddet kullanmaksızın gerçekleşmesi mümkün olmadığından örgüt faaliyetlerinin terör mevzuatı kapsamında değerlendirildiği"ni belirterek “eldeki delillerin bu tespiti çürütmeye yeterli olmadığı; başvurucunun şiddete karşı oldukları yönündeki beyanlarının ise inandırıcı bulunmadığı anlaşılmaktadır” dedi.