Kötü senaryo sona yaklaştı

Bu hafta başında yaşananlar, dini kendi çıkarları için kullanan siyasiler ve kurdukları hükümetlerde olağan günlük yaşam. Bu tür ülkelerde yöneticiler arsızdır. Kendi hatalarını başkalarına yükler, başkalarını suçlarlar. Elektrik kesilir, su kesilir, yollar çöker, hastanelerde hastalar ölür, terör kol gezer, suçlular hesap vermez, suçsuzlar yıllarca birilerinin sinirine dokundukları için hapis yatar.  
Bakın bize. Hafta başında elektrik, tüm ülkede kesilmedi mi? Terör, hem de adalet sarayında, bir şiddet uygulanmadı mı? 5 sene, boşu boşuna hapis yatan, ülke savunmasını emanet ettiğiniz askerlerin, masumlukları ilan edilmedi mi? Tüm bunlardan önce de, birilerinin yolsuzlukları, hırsızlıkları örtbas edilmedi mi? Ülke halkı, parasızlıktan kıvranırken, kanunları tanımayanlar, oturdukları saraylarda, senin paranla, yeni uçaklar, arabalar, çocuklarına gemicikler alıp armatör yapıp, üniversiteler açarak, vakıf başkanı yaptı. 
Başbakan, kalkıp  “karşımızda şer ittifakı var”  diyor. Ben de, o ittifak karşımızda değil, başımızda diyorum. Haber bültenlerini dinliyorum, anlatılan, başımıza gelenler bizim suçumuz değil de memleketi parmaklayan  “karanlık eller”  diye tanımlanıyor. Karanlık kişilerin yönettiği ülkelerde, kimin eli, kimin cebinde, bilinmez. Gene biz değil de, başkaları suçlu değil mi? Şimdi, siz kalkıp kendinizi, bu kafayla Avrupa Birliği gibi, bir demokratik topluma katabileceğinizi falan mı sanıyorsunuz? 
Komünizmin kalesi Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yıkılırken, birçok yanlış bilinen sır da ortaya çıktı. Türkiye’de oldukça etken faaliyet gösteren bir solcu devrimci örgüte talimatları Moskova’nın değil Washington’un verdiği... Son saldırılar ardından nedense bu konu aklıma geldi. Bilmem sizin de aklınıza gelmiyor mu? Bu saldırılar kimin işine yarar bir düşünün.  
Türkiye üzerinde kötü yazılmış, oyuncularının seçiminde bile özenilmemiş senaryonun son perdesinde, Kürt açılımı özgürlük olayları var. Şu anlarda herkesi mağdur edip, ama sanki kendisi mağduru oynayan iktidar, yaklaşık, 20 yıldır pişirilen Kürt devleti, senaryosunun son perdesinde, figüranlık rolüne devam ediyor. Bu kötü senaryo için neler feda edilmedi, neler? 
Ülke; ordusunun, en vatansever subaylarını, en usta savaş pilotlarını, en cengâver savaş gemilerinin kaptanlarını, üniversitelerinin ilerici hocalarını, vatansever memurlarını, adalete inanan hâkim ve savcılarını doğru olan emniyet görevlilerini, ülkesini seven namuslu gazetecilerini, doktorlarını, mühendislerini kaybetti. Meydan ülkenin beşinci sınıfına kaldı. Onun yapacağı da, bu işte... Daha önceki kadro, 90 senenin ürünüydü. Ancak yetişiyor kalite insan.
Atatürk’ün ülkede yarattığı ivme ve Atatürkçülerin, inançları bizi Orta Doğu batağında boğulmaktan kurtarmıştı. El parası ile ekonomiyi düze çıkardık deyip de keselerini dolduranlar, şimdilerde bu paranın kaçması ile panik içindeler. Yabancı finans merkezlerinde yurt dışına kaçırılan servet söylentileri var. Herkes şimdilerde kaçacakları, soyduğu paraları saklayıp istifleyecekleri yerlerde mevzilenmeye başladı. Ama unutulan bir şey var. Türkiye karalandı mı, Türkler de karalanıyor demektir. 
Bilmem farkında mısınız, Ermeniler bu ay içinde çok hareketlendi. Bekleniyordu zaten. Ama bunlarla mücadele edecek, içeride bir iktidar ve devlet adamları yok. Soykırımı konusu, Alman Meclisinde tartışılıyor. Fransa’da Ermeni soykırımı bitti, şimdilerde, Süryani soykırımı konusunda bir tasarı için, Meclise önerge verilmiş bulunuyor. Hatırlarsanız geçen yazılarımda, Amerikan Kongresi’ne de bu konuda karar tasarıları verilmiş olduğunu vurgulamıştım. Fırtına yaklaşıyor. İçeride kayıkçı kavgası devam ediyor. Ama siz diyorsanız ki, ben cahillerle idare ederim, bu aşiret kültürü bana uyar. Bu da sizin seçiminiz. Kendi düşen ağlamaz.

Yazarın Diğer Yazıları