Darbe edebiyatı ile darbe

Meslekte uzun kalmanın, avantaj ve dezavantajı var. Avantaj, zira insanların çabuk ve menfaat uğruna, oradan oraya, ne kadar hızlı fikir değiştirdiklerini görebilirsiniz. Aslında gördüklerim ve tanıdıklarımı sormayın. Liste kabarık, bazen isim hatırlamakta bile zorlanıyorum. Bunama veya Alzaymer değil. Belki de bazılarını hatırlamak ağır geliyor. Onlar kendilerine gelecek inşa ettiler. Ama hep ortak bir söylemleri vardı, darbeler.

Bizim işte, para kazanmaya alıştıysanız, ideolojiler ve fikirler de paranın yönüne göre değişir. Ya hep para kazanırsınız veya züğürtsünüz. Mesela, namuslu bir gazeteci arkadaşımın, hemen hemen her gazete patronundan, kıdem tazminatı alacağı vardı. Miktar, milyonları bulmuştu. Sözde ülkemin parasal işlerini doğrultma amacıyla kurulan ve TMSF denilen hukuk üzeri kurum, Sabah gazetesinden mahkeme kararıyla kesinleşen ve Yargıtay kararı ile onaylanan 430 bin liramın üzerine yattı.

Ama mesela, eski bir gazete genel yayın yönetmeni ve köşe yazarı arkadaş, dün eşi Erdoğan'ın reklam işlerini yaparken kendisinin bir numaralı destekçisiydi. Daha sonra, Kürtlerle de işlerini yürüttü, bugün de tüm eski görüşlerinden çark edip, onu eleştiriyor. Oysa onu yaratanlardan biriydi, unutuyor. Onu yaratanlar arasında kimler yoktu ki. Cengiz Çandarlar, Oral Çalışlarlar, Altan biraderler. Say sayabildiğin kadar. Bir başkası, oğluyla beraber çıkardığı gazetenin, Almanya baskılarını kapıp, "sıcak sıcak diyerek" Washington'da Erdoğan'ın kaldığı Ritz Carlton otelinde herkese dağıtmıştı. Şimdi bir köşede yazılarıyla eleştiriyor. O da yaratıcılardan.

Muhaliflerden, yaratıcılığa geçenler de var. Aydın Doğan'ın gazete ve televizyonlarında Erdoğan'ı, yerden yere vurup ilenirken, bugün yağlı saçlarıyla ona danışmanlık yapan mı ararsın? Tarikatın, Washington imamıyken, bugünlerde Erdoğan'a yalakalık yolunu seçen mi dersin? Bu arkadaşın, ayrıca yabancı istihbarat örgütlerine de çalıştığı konusunda, bazı kuşkular var. Belki de oraya onu, onlar yerleştirdi. Sivil darbelere yandaşlık yapanlar da dâhil, tüm bu grupların ortak söylemi darbelere ilenmekti.

     İş adamları, farklı mı? Diyebilirsiniz, onlar ceplerini düşünür. İyi de, aralarında hiç mi memleketi düşünen çıkmaz? Özal'ın çevresinde olanlar, sonra Demirel, Mesut Yılmaz ve hatta Bülent Ecevit'in bile etrafındaydı. Onları daha sonra, Erdoğan'ın etrafında görünce kopmuştum. Demek ki onlar da, yeşile tapıyorlarmış. Bu arada, iktidardaki tarikatın, hangisi olduğunu öğrendim. Geç oldu. Meğer bu yüzden Özal biraderler, işin içindeymiş. Ama benim bildiğim ve duyduğum kadarıyla, o tarikat da ipin ucunu kaçırmış ve şimdilerde, bu tarikatta da yabancı ajanlar fink atıyormuş. Acaba içlerinden kim, hangi ülkeye çalışıyor, biliyorlar mı? Ama Türkiye'ye çalışmadıkları açık.

     Gelelim, IŞİD konusuna. IŞİD konusunda, Washington ile Ankara arasındaki söylemler, hiç de bizimkilerin, yandaş basına aktardıkları gibi değil. Zaten açıklamalar da, dış basında yayınlanıyor öğreniyoruz. En sonunda, ABD Savunma Bakanı, baklayı ağzından çıkardı. "Yeterli değil" dedi. PKK konusunda, daha önce anlattığımız proje de yürürlükte. Bu konuya fazla girmek istemiyorum. Yalnız Paris trenindeki teröristin de, Türkiye üzerinden, IŞİD bağlantısı, önümüzdeki yıllarda, dünyanın Türkiye'ye bakışını değiştirecektir. Çok başımız ağrıyacak.

     Gelelim ekonomiye. Ekonomi bakanı ilenmeyle, baş aşağı giden ekonomiyi düzeltmeye çalışıyor, ama bu reçete tutmadı, tutmaz. Ekonomi aleyhinde yazanlarla ilgili temennilerinin aynısını, kendisine, diliyoruz. Amerikan dolarındaki artışı, daha önce, yıl sonu 3 lirayı görür diye tahmin etmiştik. Şimdi ise, bir iki hafta içinde, yani bayramdan önce 3 liraya ulaşıp, yıl sonunda 3,5-4 lira arasında seyir takip edebileceği sanılıyor. Bu görüşler, gene tekrarlayayım, bana ait değil, bugüne kadar, tahminleri tutan uzmanlara ait.

     Tabii bu gidişat, Erdoğan'ın Anadolu kaplanlarını ve dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nı, zorda bırakacak. Söylenenlere göre, dövizle borçlanan bu grubun borcu, dolarla kabarıyormuş. Yani erken seçim olsun veya olmasın, rivayet o ki, Anadolu kaplanları 2016 sonunda, daha küçük bir vahşi hayvan tipine dönebilir. Kedi gibi.

     Bu arada, Türk siyaset sahnesinde yaşananları, demokrasi ve özgürlük sayabilenlere de son bir sorum var. Yolundan çıkan demokrasiyi, tekrar rayına oturttuğunu ileri süren askeri darbeler, bunlar kadar kalıcı mıydı? Ülkende, bugünkü kadar kan akıyor muydu? Darbe hukukunu, bunlarınki ile bir kıyaslayın ve kafanızı ellerinizin arasına alıp bir düşünün, ne kadar özgür ve demokratız.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları